5 Ağustos 2011 Cuma

Kendi Kendine



Ece, Ela'dan çok farklı bir bebek. Her şeyiyle çok farklı. İster istemez her iki çocuğa farklı anne olmak durumunda kalıyor insan. Ela, anneannesiyle Antalya'ya gitti. Gider gitmez telefonda konuştuk. ''Babamı gönder telefona'' dedi. Babasına nasıl bindiğini, bulutların üstünde olduğunu falan anlatmış. Keyfi şimdilik yerinde. Onu çok özlesem de, burda sıkılacağını bildiğim için onun için mutluyum.

Ela şimdi yok ya. Bakıcı da yok. Ece ile ilk kez yalnız kaldık. Ece'ye ilk kez tek başıma annelik yapıyorum diyebilirim. Ve çok keyifliyim. Beraber oynuyoruz, geziyoruz ve onu keşfediyorum.. Ece kendisine yemek yedirilmesini bile pek sevmiyor. Kendi eline almak istiyor. Bu sabah verdim tabağı eline. Kendi yemeğini başdan sona kendi yedi. Tabii ortalık acaip batıyor ama zaten benim hiç umrumda değil öyle şeyler.



Ela gibi mama sandalyesinde oturduğunu bile göremediğimiz bir bebekten sonra her an arıza bekliyorum ama Ece arıza çıkarmıyor. Sandalyesine oturuyor. Yemeği bitene kadar yemeği ile, tabakla, bardakla oynuyor. Sonra da biraz daha oturabiliyor. Mızırdadığında kaldırıyorum ama yaklaşık 45 dk'sını orda geçirebiliyor. Oyuncaklarla da arası öyle. Ela'nın ilgisi çok dağınıktır. Oyuncaklara 2 dk bakar. Daha çok birşeyin içinde ne var, onu merak eder. Onu açınca onun için işi biter. Ece ise eşyaların, oyuncakların nasıl çalıştığını merak ediyor. Düğmelere basıyor. Çıkan sesleri dinliyor ve uzun süre oyalanabiliyor. Bu da benim için kolay oluyor tabii.. Kendi kendine oyalanabilmesi çok güzel.



Ela, aksiyon çocuğu. Onun için hareket olacak. Tırmanıcak, zıplıycak, koparıvericek, koşucak. Ece ise mantık çocuğu. Oturucak inceliycek, eviricek, çeviricek. İkisi birbirinden çok farklı iki çocuk. Ve bu zenginlik benim çok hoşuma gidiyor..

Hiç yorum yok: