Kırmızı Renk Pekiştirme
29 Ekim 2011 Cumartesi
Ece ile Aktiviteler
Kırmızı Renk Pekiştirme
28 Ekim 2011 Cuma
39 aylık Ela memeyi bıraktı - Geciken kreş tepkisi
Kreşe ilk başladığı günlerde ''Hadi anne sen beni bırak git. Sonra alırsın'' diyen Ela hanım. Geçtiğimiz ay içinde hastalanıp 1.5 hafta okula da gidemeyince bu aralıktan sonra yan çizmeye başladı. Her gün sabah okula gitmeden önce, önce bir ''ne giyeceğim, hayır onu giymeyeceğim, benim hiçbirşeyim yok'' diye ergenlik krizleri geçirdikten sonra ya babasının ya benim dellenip elimize geçeni giydirmemiz veya bazen uzlaşmamız üzerine evden hadi diyince 45 dakikada çıkabilen Ela, bir süredir ''okula gitmeyeceğim, gitmek istemiyorum, oram ağrıyo, ben Ece'den de hastayım'' diye bahaneler öne sürüyor. Farkettik ki geç anladı ama Ece ile benim beraber olmamızı kıskanıyor. Aslında okulla ilgili bir problemi yok. Oraya gittikten sonra hiç problem çıkarmıyor ve bütün gün güzelce oynuyor, uyuyor, yemek yiyor. Ama aklı da evde kalıyor. Ben de mecburen, arıza çıkardığı günler sabah giyinip onlarla birlikte ''işe gidiyorum'' diye evden çıkıyorum ve Ela'yı işe bırakıp eve dönüyorum. Akşam yine gidip alıyorum. Ve ben de onlarla çıktığım zaman problem yaratmıyor. Gayet güle eğlene gidiyoruz. Neyse biz ne dönemler atlattık. Bu da bir dönem. Nabza göre şerbet veririz, geçer demek istiyorum.
Fırsat bu fırsat herkesin Cumhuriyet Bayramını kutluyorum ve böyle günlerde Cumhuriyet Bayramı etkinliklerini iptal eden zihniyeti kınıyorum..
25 Ekim 2011 Salı
İnsanlık
Kahramanlar
Konumuza dönersek bu insanlar kahraman değil. Kahraman, kendi canını umursamadan enkaz altına elinde fenerle giren kişi. Kahraman, yangına dalıp çocuğu kaptığı gibi çıkan kişi. Kahraman, sıcak evinden kalkıp deprem sonrası olay yerine gidip 2 saat çadırda uyuklayarak bütün günü insanları kurtarmakla geçiren kişi. Kahraman, tüm doktor arkadaşları muayenesinde otururken bölgeye gidip muayene ve tedavi için zor koşulda çalışan kişi. Kahraman, kendi sonunu düşünmeyen kişi. İşte bazı insanlar doğuştan kahraman. İçlerinde kahraman yaşayan insanlar. Başkalarının gözünün yemediklerini hiç tereddütsüz yapan insanlar. Heryerde kahramanlara ihtiyacımız var. Zor günlerde daha çok var. Kahraman bulucu timler kahramanları tespit etmeli. Devlet kahramanları korumalı. Teşvik verilmeli, hayat şartları iyileştirilmeli. Çünkü onlara her yerde ihtiyacımız var.
İki gündür teknolojinin yeni ulaştığı nokta ile kahramanları artık daha çabuk farketmeye başladık. Heryerde onları izliyorum. Bence bu sefer de harikalar yaratıcaklar.
Aynı anneler gibi. Anne de kendini düşünmeden çocuğu için hayatını feda eder. Anne de başkalarının çocukları için ağlar. Anne de kendinden öteye başka bir insanın ihtiyaçlarını koyar. Sonunu düşünmeden. Annelere ve kahramanlara iyi bakalım. Onlar geleceğin en büyük kurtarıcıları.
24 Ekim 2011 Pazartesi
Düşünmek Bile Zor!!
Google harika bir sayfa yapmış. Birisini arıyorsanız veya birisi hakkında bilgiye sahipseniz burdan bakabiliyorsunuz. Enkaz altındakilerle ilgili bir sürü tweet dönüyormuş. Enkaz altındakiler kendileri cep telefonundan yerlerin bildiriyormuş. İşte teknolojinin en işe yaradığı zamanlar. Bir kaç Steve Jobs'a daha ihtiyacımız var bence. Uzatmayım Van Dayanışma'nın Facebook ve Twitter'larını takip ederek çok bilgiye hemen ulaşabiliyorsunuz. Umarım herkes gönlündeki yardımı yapabilir ve Van'daki bebekler sağlıkla hayatlarına devam ederler. Açıkçası en çok bebekleri takıyorum. Allah hepsinin yardımcısı olsun.
21 Ekim 2011 Cuma
2 Çocukla Ayakkabı da Alma!!! Sakın!
1. Kimse iki çocukla ayakkabı almaya gitmemeli.
2. Ayakkabı kutuları birbirine çok benziyor. Bir çok kere yanlış kutuya yanlış ayakkabı tekini koymuş olabilirsiniz. Satıcı bunu pek de yardımcı bulmaz diyebilirim.
3. 13 aylık Ece dükkandan çıkıp AVM'ye doğru 37 defa kaçabilir.
4. Stride Rite küçük çocukları geri zıplatan bir kapı yerleştirmeli kapıya. Gerçekten.
5. Ece'nin her ayakkabıya sığmayan tombiş ayakları var. O ayakları seviyorum.
6. 13 aylık Ece her ayağını bir ayakkabıya sokmak istediğimizde ağlayabilir ve ayaklarını kasıp sokturmayabilir.
7. 3 yaşındaki kızım beni kesinlikle alakasız ayakkabılar almak için ikna etmeye çalışabilir.
8. Bir noktada, vazgeçip ayakkabısız ayrılmayı düşünebilirim. Bir daha bunu yapmayacağıma da yemin edebilirim.
9. Bazı kritik karar noktasında, 3 yaşındaki kızım umutsuzca tuvalete ihtiyaç duyabilir. 2 kere gidilip gelinebilir. Ayakkabı kutuları 3 kere devrilebilir.
10. Mağaza reklamları ''Bir alana ikincisi %50'' dediğinde mağazadaki dekorlardan bahsetmiyor.
11. Biliyorum çünkü sormak zorunda kaldım.
12. Eminim bizimle ilgilenen satıcı bayan biz gider gitmez bir içki için dışarı çıkacaktır.
13. Yeni ayakkabıdan sonra eve gelindiğinde, farkedebiliriz ki ki çocuklar hiçbir ayakkabıyı çorapları ile denememişler. Mağazadan çorap almış olmamıza RAĞMEN.
14. Ayaklarımıza ayakkabılar olacak diye yemin edebiliriz. Ama tekrar oraya dönmeyiz. Yaşasın internetten alışveriş.
16 Ekim 2011 Pazar
Ece 13 Aylık !!!
Zaten herşeyleri ile birbirlerinden farklılar. Yeme yemenin dışında dışa açıklık konusunda çok farklılar. Dün bir çocuk partisine götürdüm ikisini. Tabi götürdüm lafı böyle bir çırpıda çıkıyor ama sabah kaldırıp 1.5 saatte kahvaltı yaptırabilme sonra da tam 1 saat 15 dk sonra evden çıkabilme, arabada giderken biraz tehdit, biraz arkaya birşeyler uzatma, onun ağlamasına çözüm bulurken öbürünün başlaması. Asıl kaynağı susturmaya çalışmak için rüşvet teklif etme en sonunda ikisinin de arabada uyuyakalması ve 20 dk'lık uykudan sonra gittiğimiz yere varma ama 10 dk'da arabadan inme (Ela arabadan fırlamasın diye koltuğun altında sıkıştırıp ayakkabılarını yere atan Ece'nin ayakkabılarını bulup ayağına giydirebilme ve 3'ümüzün de montlarını karga tulumba alıp sonra Ece'yi kucağa alıp Ela'yı da indirme sureti ile) silsilesine biz götürdüm diyoruz. Bu arada gözümün birinin üstüne makyaj yapıp birine yapmadığımı arabada farkedip öbürüne de aynı olmayan birşeyler yaptım. Neyse konuya dönecek olursak Ela oraya gittiğimiz andan itibaren beni hemen bırakarak arkadaşlarının veya potansiyel arkadaşlarının yanına gitti. Küçükden beri böyleydi. Ece ilk yarım saat kucağımdan inmedi. Kadın konuşmaları dinledi. Sonraki yarım saat aşağı indi ama sırtını bana dönüp bana yaslanarak. 1 saat sonra gezmeye başladı, iyice inceledikten sonra. Ece her zaman gittiği yeri tamamı ile incelemeden benim yanımdan ayrılmıyor.
Ece yürümeye başladığından beri çok daha iyi yürüyor ve çok dengeli hatta koşuyor sayılır ama anne ve al kelimeleri dışında henüz söylediği kelime yok. Ama kafasını anladığını belli eder şekilde sallıyor, hayır şeklinde iki yana da sallıyor. Getir diyoruz getiriyor. Ver diyoruz veriyor. Komutları alıp uzlaşma gösteriyor. Onun dışında ince motor becerileri gayet iyi. Kalem tutuyor, çatalı abuk subuk ağzına götürüyor. Cep telefonumun arkasını açıp içinden pili çıkarıyor.
13 Ekim 2011 Perşembe
Sonbaharda Yağmur Güzeldir!!!
12 Ekim 2011 Çarşamba
Ela Turkuazoo'da.
11 Ekim 2011 Salı
Küçük Çocuklar Aşağılıklara Karşı II
Daha önce birincisini yazdığım bu bölümün 2. kısmı aşağıda.
1. Birisi elinize çiğnenmiş yemek çıkarır.
2. Birisi burnundan çıkardığını duvara, koltuğa, bir arkadaşa sürer.
3. Birisi siz konuşurken ağzınıza öksürür.
4. Birisi kiloduna kaka yapana kadar ''osuruk yarışması''na katılır.
5. Birisi bütün yol boyunca arka koltukdan kontrolsüz bacaklarla sizi tekmeler.
6. Birisi temiz ütülenmiş çamaşırlara dalıp birbirine katar.
7. Birisi senin tabağındaki yemeğe sormadan elleriyle dalar.
8. Birisi masalara, dolaplara, yerlere, kendisine elindeki her türlü kalemle çizer.
9. Birisi 2 dk dayanıp evdeki tuvalete gitmek yerine evin arka bahçesine çiş yapar.
10. Birisi tuvalete kendi çişini döker ve buna ''yardım etmek'' der.
11. Birisi sabah 6'da odanıza geliyor, sizi yatağınızda zıplamak suretiylen uyandırıyor ve biran önce kalkıp ona kahvaltı hazırlamanızı talep ediyor. Sonra iki ısırık yiyip doydum yiyor.
12. Birisi gecenin bir yarısı çığlık atıyor. Ne oldu diye acilen gidiyorsunuz ve öğreniyorsunuz ki o birisi sadece susamış ve su istiyor.
13. Birisi kakası bitince size bağırıp poposunu silmenizi istiyor.
14. Birisi araç gereç kullanabildiği halde, çatal kaşıkları yere atar ve çıplak ellerle yer. Bu gevrekli süt ve fırında makarnayı da içerir.
15. Bu aynı insan yemeğini masa ve sandalyeye siler, biraz yere atar, biraz saçına sürer ve biraz da yetişebildiği bir insanın omzuna siler.
16. Alçak ses? Alçak ses de ne? Ortam ne kadar sessizse bu insan o kadar yüksek sesle konuşur.
17. Restoran gibi bir kamu alanındasınız. Bu insan destansı bir kriz çıkarıyor. Bağırıyor, çığlık atıyor, ağlıyor. Orda kalmayı talep ediyor, dinlemeyi reddediyor ve tekrardan bağırıyor. Ağzını kendinden büyük açarak.
19. Birisi kişisel eşyalarını alıyor ve evinizin heryerine spontan bir şekilde bırakıveriyor. Eşyalarını toplamasını söylediğinizde sizi görmezden geliyor, akıllıca birşey söylemezseniz yine ''ağlama'' başlıyor. Sonunda siz onun eşyalarını topluyorsunuz.
20. Birisi sizin hakkınızda tamamen yabancı insanlara sırlar, yalanlar veya kişisel bilgiler söylüyor. Mesela kapı çalıyor, kargocu geliyor çocuğunuz sizin kaka yaptığınızı söyleyebiliyor. Öyle olmasa da.
Liste büyüyebilir. Sizin eklemek istediğiiz var mı?
5 Ekim 2011 Çarşamba
4 Ekim 2011 Salı
Son Zamanların Diyalogları
Anneannesi: Ela azcık daha büyü senle heryeri gezicez..
Ela: Azcık daha büyürsem ben senle gezmem ki..
Anneanne: Doruk vaar, Can vaaar.
Ela: ''Anne ben büyüyünce çıplak olmak istiyorum.
Ela: ''Anne, ben küçüklüğümü rüyamda görüyorum. Küçücükmüşüm, minnacıkmışım.''
Ela: (Bilgisayarın başındaki annesine) ''Anne, çok oturdun biraz da ben kendi işime baksam. Bana da bir iş kursan.''
Ela:Anne sana çok komik şey anlatıcam.
Ben: Hadi söyle bakalım.
Ela : Şurda bir adam var. Işık yiyor biliyormusun.
Ela: Anne, biliyormusun heybanger devesi lamba yiyor.
Ela: Anne, sana tehlikeli böceklerle güzel böcekleri anlatımmi?
Ben: Anlat kızım.
Ela: Şimdi tehlikeli hamamböcekleri oyuncak hamamböceği avlar.
Ela: Napıcaklar yavrularına götürüyorlar.
Ben: Yavru hamamböcekleri oyuncak hamamböceği mi yiyor?
Ela: Hayır anne, oynuyorlar tabii ki.
Bir de hamamböceklerinin dili yok biliyormusun? Boğazına kadar dişleri var.
Ben: Napıyorlar o dişlerle.
Ela: Duvarı yiyorlar. Bir de perde yiyorlar. Yanakları da yok.
Ben: Neden yok.
Ela: Aslında başda var da kesip atıyorlar.
----------
Ela: Anne, sen olmasan ben napardım?
Ben: Asıl sen olmasan ben napardım?
Ela: Asıl babam olmasa ben napardım?
--------------------------------
Ela: Burası neresi hala?
S: Orman tatlım, ormandan geçiyoruz.
Ela: Eeee ormanlar kralı nerde?
S: Terketmiş ormanı canım.
---------------------------
Ela: Bunlar ne hala?
S: Kuşburnu canım?
Ela: AAA kim yapıştırmış bunları buraya?
----------------------------------
2 Ekim 2011 Pazar
Kendim İçin Yeni Bir Dönem
Sahne Eğitim Derneği'nde her yaş için tiyatro ve yazarlık eğitimleri, küçük çocuklar için yaratıcı drama eğitimleri de oluyor. Önümüzdeki yıl için Ela'yı da göndermeyi istiyorum bakalım. Şimdilik bu sene ben öğrenciyim. Bakalım başarılı olabilicekmiyim. Çok heyecanlıyım.