30 Ekim 2009 Cuma

Bütün Kızlar Toplandık !!!


MyGym grubumuzdan Meral büyük bir cesaret örneği göstererek 15-19 aylar arasında beş minik canavarın ve annelerinin olduğu bir grubu evine davet etti. Sen misin davet eden biz de elimizden geleni yaparız ve heryeri dağıtırız. Gün sakin başlıyormuş gibi görünse de sen bu görüntüye aldan maa.. Meral ve Melisa malikanesine ilk biz gittik. Melisa ile Ela önce tatlı tatlı birbirlerine üzüm yedirdiler. Hani 2 az 3 çok derler ya Duru ve Bige gelir gelmez aksiyon başladı. Hemen hafif itişmeler, çadır eve ben giricem hayır sen dışarda kallar falan ama yine de uzun süredir beraber MyGym'e gittiklerinden artık birbirlerini tanıyan ekip yaşlarından beklenmedik şekilde fazla hasar olmadan birarada oynadılar.
İlkiz ve Beren, Melek ve İpek de gelince tam oldu kızlar takımı başladık aktiviteye. Ama Meral acaip hazırlanmış. Bir dahaki sezon Mygym yerine Meral'e götürelim diyorum çocukları. Çocukların yapmadığı aktivite kalmadı. Öncelikle ben Ela'ya çikolata vermiyordum ya. Ela orda çikolatayı bulmuş. Sonra da bir güzel eller, ayaklar, yanaklar, kulaklar çikolataya dalmış. Eh napalım artık düşünür o gün yediğim neydi neden bizim evde hiç yok diye. Birtek bizim canavar yemedi tabii hepsi çikolatayı mideye indirince artık tutabilene aşkolsun. Enerji patlaması.

Meral önce tepsiye irmikleri getirdiğinde hepsi birden tamamen daldılar irmiğe. Ama tabii bu ay çocuklarının ilgisi ne kadar sürebilir ki 15 dk sonra heryeri dağıtıp kalktılar. Bu arada sevgili Meral, Melisa'nın odasından oyuncakları teker teker getirecekti ama tabii ki Ela Hanım bu görevi bırakmadı iki dakikada bir Melisa'nın odasına gidip bir oyuncakla dönüp salondaki kabalığı artırıyordu.

Onlar oynadıkça bizim neşemiz arttı. Çok komik görüntüler yakalamaya başladık. Meral'in getirdiği kutuya Ela balıklama dalınca öbürleri de durmadı tabii. Kutuya Melisa, Ela ve Duru üçlüsü her kombinasyonla beraber girme başarısını gösterdiler. Bu arada İpek yemek yedi, Beren de İlkiz'e yapışık onları seyretti. Sonraları Beren de açıldı. En son ütüsünü alanlara kızdığını gördüm. Bilimum gelen kutu ve sepet türü şeylere kucak kucağa binen kızlar artık hareketlerini ayyuka çıkardı. Ela zaten böyle zamanlarda kendinden geçiyor ve kesinlikle gözü beni görmüyor. Olsun bireysel davranması hoşuma gidiyor. Mandal oyunu, baloncukları ağızlarına alma, birbirlerine kafa göz dalmakdan sonra en son Meral'in, bizimkiler içindeki su oyuncakları ile oynasınlar diye getirdiği yerden yüksekliği 1 cm olan suya Ela Hanım dalarak bütün vücut ıslanmayı başararak artık benim enerjimi tüketti. Resimlerde görüldüğü gibi defile yapmak için 3 çeşit kıyafet değiştirmedik biz. Önce çikolata ile sonra suyla yıkanarak elimdeki kıyafet stoğunu yine tüketti Ela Hanım.
İçtiğim birkaç çayı hatırlıyorum çok eğlenceli bir gün geçirdik. Çünkü çocuklar tam 3 saat durmadan oynayarak bizi kahkahalarla güldürdüler. Her zamanki gibi az sohbet edebildik ama olsun yine de eskisinden iyi durumdayız. Bu aktiviteyi bebekler olmadan da tekrarlamak lazım ama nasıl.. Günün sonuna doğru Evin ve pozcu Efe geldi. Efe kızlara göz süzdü, bizlere poz verdi. Biz de Evin'le iki sohbet edebildik. Güzel bir gün daha böyle bitti. Sonuçta savaş alanına dönen bir ev, çılgın bebekler ve yorgun bedenler ama keyifli bir hatıra kaldı. MyGym'i bırakıp MeralGym'e abone olmaya karar verdik.

28 Ekim 2009 Çarşamba

Elmalar.. Balıklar... Köpekler..ve Ela

Havanın güzel olduğu son günü bulmuşuz gerçekten. Tatil olmasından istifade bir yakınımızın Gölbaşı'ndaki bahçesine gittik. Ela da, biz de çok keyifli bir gün geçirdik. Birkere burası benim hayalimdeki cennet. Küçücük bir ev ama kocaman bir bahçe. Yerlere fışkırmış hormonsuz elmalar, yeşil aromalı domatesler, dalında ayvalar, arkada koyunlar, tavuklar.. Burası çocuklar için de bir cennet.

Kardeşimin kızarkadaşı Ela'nın çok sevdiğini bildiği için tatlı köpeği Sheila'yı getirmiş. Aynı yaşdalar hatta Sheila, Ela'dan 4 gün küçük çok tatlı bi kız. Ela'yla Sheila aşk yaşadılar. Köpeğin sırtını kaşıdı, ona sarıldı hatta üstüne tırmanmaya çalıştı. Sheila da Ela'nın kucağına oturdu. Birbirlerini çok sevdiler. Ben de bu tatlı kareleri yakaladım.

Burda 15 dönüm sadece meyve ağacı varmış. Yerlere dökülmüş artık toplanmayla başa çıkılamıyor. Biz de torbalarımıza doldurduk elmaları. Artık Ela'ya bol bol taze elma suyu. Yer gök elma gerçekten.


Sezar'ın hakkını sezar'a vermek lazım. Sabah coca balığa gitti arkadaşlarıyla ve öğlene kadar 60-70 kadar balık tutmuşlar. Bu hayatında tuttuğu en çok balık. Sezonu kapatmaları ile bugüne denk gelmesi harika oldu. Öğleden sonra kendine düşen 20-25 kadar balıkla gelmesi, bizim de hayatımızda yediğimiz en taze levrekleri yememizi sağladı. Bugün bize böyle bir armağan gibi rüya gibiydi diyebilirim.

Ve yeşil domatesler. Ben dalından taze yiyecek manyağıyım diyebilirim. Ama sağlıklı olucak. Tadı güzel olucak. Domates'in tadını ağzında hissedeceksin. Böyle domates olsun her öğün domates yiyebilirim. Ela da çok seviyor. Domatesin arkasına atıyorum bir çizik, veriyorum eline suyunu eme eme yiyor domatesi.

Ve Elma toplama işine Ela da girdi. Çok da eğlendi toplarken.. Açık hava, taze yiyecek, bol sohbet, bol hareket. İşte ben bunu hergün yaşayabilirim.
Akşam da Ela hanım arabada zırt diye sızdı. Demekki çocuğa aktivite lazımmış..

Herkesin Cumhuriyet Bayramı'nı kutluyorum. Ve iyi tatiller diliyorum.

26 Ekim 2009 Pazartesi

1 yaşından sonra Uyku Sorunları


* Uyku sorunları 1 yaşından sonra da devam edebilir.
Küçük çocukların %66'sı uyku ile sorun yaşıyor. Haftada en az bir gün yatma saatini geciktirmeye çalışmak (%32), yatmayı tamamen reddetmek (%24), ve/ya gün içinde aşırı yorgun düşmek (%24). Neredeyse yarıya yakını gecede bir kez uyanıyor. %10'u birkaç kez uyanıyor ve ortalama 20 dk ayakta kalıyor.

* Bebek ve çocukların büyük kısmı çok geç bir saatte yatıyor.
Bebekler için ortalama yatağa gitme saati 21.11, küçük çocuklar için 20.55'miş. Çoğu akşam 9'dan sonra yatıyorlarmış. Bu soruna sıklıkla rastlanıyor. Ailelerin bir kısmı işten eve geldiklerinde çocukları ile daha fazla vakit geçirebilmek için onları uyanık tutmaya çalışıyor. Diğerleri ise belirli bir saatte yatağa gitme ile ilgili bir alışkanlık kazandırmamış. Çocuklarla akşam vakit geçirmek için onları ayakta tutmayın. Sizin çalışmanız onların suçu değil. Onların erken saatte yataklarına gitmesi ve gece uykularını alması gerek. Küçük çocukların 20.00 ile 21.00 arası yataklarında olması gerek. İşin ilginci istatistike göre ne zaman yatarsa yatsın ortalama kalkış saatleri sabah 7.30 olarak görülmüş. Çocukların yeterli uykuyu neden alamadıklarını görmek için profesör olmaya gerek yok. (Bu çocukların hiperaktivite ve agresif davranışlara neden olan sebeplerden biridir. )

* Ebeveynler kendilerini tamamen çaresiz hissedene kadar kötü uyku alışkanlıkları ile yaşamaya devam ediyorlar.
Çoğu kişi gece çocuğum çok uyanıyor diyor. Diyorum ki gece beslemeyi kes uyanmaz, 9 aylıktan sonra beslenmeye ihtiyacı yok. Ama kesmiyor ve hala çocuğum gece çok uyanıyor diyor. Veya gündüz uyumuyor şu saate kadar yatmıyor diyor. Diyorum ki saatleri sen belirliyceksin bir rutine sokucaksın bunu da ona öğreticeksin bizim ki kendi kendine süper uyku uyumuyor. Hala aynı şeylere devam edip, şikayete de devam ediyor. Anne babalar kabul edin çocukların uyku alışkanlıklarının sebebi sizsiniz. Siz ne öğretirseniz çocuk onu yapıyor. Küçük bir çocuğun kendi kendine bayılmasını beklemeyin.

Birçok ebeveyn bebeklerine nasıl uyumaları gerektiğini öğretmiyor. Hatta bu ebeveynler uykunun öğrenilen bir sanat olduğunu da kabul etmiyorlar. Kendi kendilerine öğreneceklerini bekliyorlar. Bebekler küçük bir çocuk olduğunda hatta 2- 3 yaşlarına gelip sorunları büyüdüğünde nasıl çözüme ulaştırabileceklerini bilmiyorlar.

2 yaşında rastlanan uyku sorunları
Gelişimsel değişiklikler ve artan bağımsızlık hissi, 2 yaşına ait sorunların nedenini açıklar.
Küçük çocukların tv izlemeleri aşırı uyarılmalarına neden olur. Bu da kötü rüyaların, kabusların oranını artırıyor. Bunlar kötü rüyalardan çok fiziksel bir uyarım ve dışavurum gibidir. Küçük çocuklar uykularında bunları tekrar tekrar yaşarlar.

Çocuk yürüyor, koşuyor ve aktif bir yaşama sahiptir artık. Aktif olmanın yanında meraklıdır da. Bu yeni aktiviteler zaman zaman ona çok gelir bir de bunun yanında televizyon, aşırı heyecanlı aktiviteler yapar ve aşırı uyarılırsa uyku problemleri başlayabilir.

Son zamanlarda ev içindeki düzeninizde bir değişiklik yaşadıysanız.
Diş çıkarıyorsa. Yene aktivitelere başladıysanız. Dİğer aile bireylerinin hayatında, iş, sağlık ya da çocuğunuzun yanında olmak konularında son zamanlarda değişiklik yaşadıysanız.
Çocuğunuzun iyi uyku aktiviteleri değişebilir. Çünkü o artık duygusal hayatı da olan bir bireydir.
15 aylık olmasından itibaren bebekler artık sebep sonuç ilişkisini kurarlar. Eğer bebeğiniz azı dişlerini çıkardığı için gece 3'te uyanıyorsa o gece de herşeyi doğru yapmanız gerekir. Eğer sadece bu gecelik ona kitap okuyarak uyutacağım derseniz, ertesi gece de aynı saatte uyanıp sizden kitap okumanızı bekleyeceğine şüpheniz olmasın. Sadece bir kere onlar için yeterlidir.
Kızım araba koltuğunda çok ağladığında sadece bu kerelik kucağıma alayım diyen anneme bunu ben anlatamadım:)

Bir ebeveynin bu tuzağa düştüğünü anlamak çok kolaydır. Çocuğunuz gün içinde öfke nöbetleri yaşıyor mu? Küçük bir çocuk anne babayı manipüle etmeyi öğrendiğinde bunu tüm davranışlarına yansıtacaktır. Bu dönem aynı zamanda onların "Hayır" dönemidir. O yüzden yemek, uyku ve davranış konularında artık çok daha dikkatli olmanız gerekir.

3 yaşında rastlanan uyku sorunları
2 yaşındaki sorunların çoğu devam eder. Buna ek olarak bu dönemde çocuklar çevrede yaşanan değişimlerden çok daha fazla etkilenir . Yanındaki herkes ona göre bir oyun arkadaşıdır. Hiçbirşeyi kaçırmak istemezler böylece uyumak da istemezler.
2 yaşındaki davranışlara devam etmekle birlikte, uyku sorunları bu evrede her zamankinden daha yorucu bir hal alır. Artık konuşmaktadırlar; bir bardak su, bir masal veya biraz sarılıp koklaşma isteklerini dile getirirler. Bunları yaptırmak için sınırsırzca konuşup, pazarlığa girişebilirler. Sizi rahatlıkla manipüle edebilecek çocuğunuz için rutininize devam etmelisiniz ama değişiklikler yapmanız gerekebilir.

Ne zorlukta olursa olsun yatma vakti ritüelinizi devam ettirin. Başınıza gelecekleri önceden sezebilirsiniz. Mutlaka kitap okumaya ve sarmaş dolaş olmaya özen gösterin.

Çocuğunuz bir uyku periyodunda ağladığında hemen odasına gitmeyin.
Devam eder de ağlarsa içeri giderseniz önce içeri girin ama iletişime geçmeyin.

Yatır/Kaldır yöntemi sadece yatır yöntemine dönüşmüştür.

Yanına gittiğinizde kalkmışsa tekrar yatırmalısınız.

Tekrar bir güven ortamı yaratılması gerekiyorsa odasına bir yatak götürerek onun odasına yatabilirsiniz. Ama kendi yatağınıza almayın. Sürekli sizin odasında olduğunu kontrol eden, yatak korkusu olan çocuklarda bir süre odasına yatıp sonra yavaş yavaş yatağı dışarı çıkartarak bu problem atlatılabilir.

Hiçbir zaman bir bebek yatağında yatmamışsa artık doğrudan bir çocuk yatağına geçiş doğru olacaktır. Uyandığında yatağından çıkmamasını ona hep hatırlatın. Hatta bir oyun yaratıp sabaha kadar yatağından çıkmadığı hergün için bir ödüllendirme yapılabilir. Ama bu bir oyun olmalı yoksa herşey için ödül bekleyebilir.

Her zaman siz onun yatağına gidin kendi yatağınıza almayın.
Hatta artık ona sizin odanıza girerken kapıyı çalması gerektiğini öğretmelisiniz.

Çocuğunuzu rahat ettirmek ile onu şımartmak arasındaki farkı bilmelisiniz.

Çocuğunuzun içinde bulunduğu dönem karmaşık bir dönem olduğundan her zamankinden çok ilgiye ihtiyaç duyacaktır. Ona yardımcı olurken onu şımartmamanız gerekir.

23 Ekim 2009 Cuma

"Absorbent Mind"


Aşağıdaki yazı Montessori'nin yazdığı bir kitabın bir kısmından anladıklarım, notlarım ve çevirilerim ile yazılmıştır.

Küçük Çocuğun ÖZel Zihni
Eğitimin Montessori teorisindeki en temel prensip, küçük çocuğun öğrenme kapasitesi bir yetişkininkinden farklıdır. Bunu kendimiz de algılayabilmemiz için, sadece yeni bir dil öğrenme misyonunda yetişkin ve çocukların öğrenme farklılıklarını düşünmek yeterlidir.

Yetişkinlerin dil öğrenme deneyimlerinden bildiğimiz; bu deneyimin oldukça kompleks ve zor olduğudur ve yüksek konsantrasyon, iyi gelişmiş bir hafıza ve güçlü bir gramer mantığı gerektirir. Bunun yanında nasıl oluyor da küçük bir çocuk; geçici bir dikkat yeteneği, zayıf bir insanları tanıma kabiliyeti ve açıkça hiçbir mantık yürütme yeteneği yokken ilk dilini mükemmel bir şekilde öğreniyor? Bir yetişkin bu misyonu yüklendiğinde; yeni dilin gramer ve kelime hazinesi sistematik olarak yetişkinin ana diliyle bağıntılıdır ve ana dil yeni kelimelere ve cümlelere anlam veren bir taşıt gibi çalışır. Fakat küçük çocuk hiçbir dille başlamaz da hangi anlam dünyasında yeni bir dili anlamlandırabilir?
Aynı zamanda; yeni bir dil öğrenen bir yetişkin çok nadir o dili ana dili gibi konuşabilir, çoğu göçmen veya turistin kendi anadillerinden karıştırdığı bir aksanları vardır. Nasıl ilk dilini öğrenen küçük bir çocuk; dilin seslerini üretmek ve doğru bir yerel aksanı, yerli diyalekti çıkarabilmek için gerekli ağız, dil ve boğazın gerekli gerçek porsiyonlarını kullanarak dili mükemmel konuşmayı öğrenir. Hiç kimse ama 1-3 yaş arası bir çocuk bu kayda değer görevi yerine getirebilir.

Açıkça, küçük çocuk dil öğrenmek gibi yetenekleri öğrenebilmek için eşsiz ve çok güçlü bir kapasiteye sahiptir ki bu kapasite yetişkin olma yolunda bir yerlerde mistik bir şekilde kaybolur veya gömülür. Yetişkin ve çocuk arasındaki fark, öğrenilen nicelikde değildir, yetişkinin aksine çocuk basitçe aktiviteyle birlikte bilgiyi özümser fakat efor sarfetmeden. Montessori bu eşsiz öğrenme kapasitesine "emici akıl" (Absorbent Mind) der.

Özümseyen akıl yardıma ihtiyacı olan bir bebekten genç bir kişiliğe dönüşürken, günlük insani ihtiyaçlar olan beslenme, temizlik & kendi kendine giyinme, oturma, tırmanma, tutma ve dil, tanıma, hafıza, gurur, istek, kültürel gelenekler ve kişisel benlik gibi motor gelişimleri için gerekli tüm temel fiziksel ve zihinsel yeteneklerle dönüşüme olanak sağlar.

Montessori "özümseme, emme" terimini kuru bir süngerin suyu çekmesi anlamında değil, fakat kendi özüyle (entegre etme) birleştirmek anlamında kullanır. Burda doymuş bir solüsyonda büyüyen kristal örneğini kullanabiliriz. Büyüyen bir kristal gibi, çocuğun emici aklı geniş bir çevrede genişler ve çevredeki etkileri özümserken; yeni davranışlar ve düşünceler, zihnin şekil veya yönünü değiştiren ve daha sonra büyümek için yüzey alanını genişleten birleşmiş eklentiler haline gelir.

Çocuğun özümseyen aklının aksine yetişkin aklı temel form ve kapasitesini korur ve bilgiye özümseyerek değil hipotezleri test ederek ve sonuçları mantıksal süzgeçden geçirerek sahip olur. Bu yetişkinin aksine çocuğun neden aynı uyarıcıyı birçok kere severek tekrarladığını da gösterir. Her etki çocuğun perspektifinin yönünü değiştirir çünkü aynı uyarıcı her seferinde çocuğa farklı gelir. Yetişkin ise aynı eylemi defalarca tekrarlamayı sıkıcı bulur. Montessori deneyiminde, küçük çocuğun emici aklı, kendi izlenimleriyle 2 adet 3 senelik fazlara böldüğü 6 seneden oluşur. Aksiyon modu birinci fazla ikinci faz arasında değişir.

Doğumdan 3 yaşına kadar süren emici akıl aktivitesinin ilk fazı çocukluk çağında en şekillendirici fazdır. Bu faz sırasında, çocuk mümkün olan tüm etkileri en detaylı şekilde özümser & her etki de bir öncekilerle entegre olur ve sisteme eklenir, emici akıl hemen her etkiyi basit veya kompleks aynı kolaylık ve doğrulukla elde eder. İlk önce insan sesi olmak üzere insan uyaranlarına cevap verir fakat tüm insan aktiviteleri içinde bu kısmii ve seçilemezdir, ve çocuk, davranışsal ve kültürel çevreyle birlikte duygusal çevresini algılamak için her duyusunu kullanır. Mesela, kendi evinin oturma odasındaki bir bebek annesinin kitap okuması, babasının tv seyretmesi, abla ve abisinin oyun oynaması gibi herşeyi hem de hepsi birarada oluyorsa bile tüm aksiyonları ve davranışları ile özümser. Bu ilk fazdaki emici akıl çocuğun isteğinin herhangi bir egzersizi ile uyandırılmak zorunda değildir, yine Montessori bu operasyona "bilinç dışı" der. Bu yaratıcı dönüşüm, bir yeni doğanla 3 yaşında konuşan bir çocuğun davranışını karşılaştırdığınızda açıkça görülür.

3-6 yaş arasında, çocuk gelişiminin 2. fazında, emici akıl fonksiyonuna devam eder fakat şimdi insanın çevresindeki materyallerle isteyerek interaksiyonundan kazandığı belli etkenlere spesifik olarak fokuslandığı ortaya çıkar. Bu yeni deneyimler daha sonraki gelişimleri pekiştirir ve en önemlisi daha önce yaratılan yeteneklerle entegre olurlar. "Emici akıl"'ın ilk fazının çoğu genelde sonradan şaşırtan kazanımlarla ortaya çıkan sessiz iç gelişimden oluşurken, 2.faz meşgul olarak açığa çıkar ve yeteneklerin olgunlaşması açık ve süreklidir. Aynı zamanda çevredeki daha önceki aktivite genelde bilinçsizce ve spontan iken, 3-6 yaş arası çevreyle bilinçli ve istekle interaksiyona, bazı deneyimleri diğerlerine güçlü bir şekilde tercih ederek girer. Bize ne kadar kompleks görünse de 0-3 yaş arasının kazara deneyimleri ile 3-6 yaş arasının bilinçli ve ele geçirilmiş özel deneyimleri, emici akıl tarafından herhangi bir efor veya zorluk olmadan devam edecektir.

22 Ekim 2009 Perşembe

Bu İklim Çekilmez

24 Ekim 2009 Cumartesi günü Saat 11.00'de İklim Hareketi İçin ODTÜ-Eymir'de yürüyüşe gidiyoruz. Bu konuyla ilgili merakınız varsa bugünkü EkoAnne yazısından bilgi alabilirsiniz.

Bize katılmak isteyen olursa bekleriz. 20 dk'lık bir trekking yapıcaz.
Ama ben şu etkinliğe katılmak isterdim. Polar Circle Marathon
Düşündüm de çok mutlu olsam da hayallerimden ne kadar farklı bir hayat yaşıyorum. Şu maratonlara katılmak, ya da bir dansçı olmak gerçekten bizden geçti ama hayal dünyası işte.

21 Ekim 2009 Çarşamba

Ruhu kıpır gönlü pırpır 15 aylık civciv

Elle yeme canavarı

Ela'nın günlük aktiviteleri biraz bu fotoğrafdakilere benziyor. Dün yine başbaşa bir gün geçirdik.

Mutfak tezgahının üstünü yeni keşfetti. Evdeki tırmanabileceği yerlere yenilerini katmaya çalışmaları son gaz devam ediyor. Tabureyi başka birşey için (napiim benim de boyum Ela'dan biraz uzun) buraya çekince fırsattan istifade kendisini tezgahın tepesinde buldum.
Kap kacakla oynama seansı. Bu kısma bayılıyoruz herşey yere indiriliyor. Dün baya bir vakit geçirdi kendi kendine. Eskisinden daha uzun sürede sıkıldı. Mesela 15 dk diyebilirim.
Temizliği pek sever kızım. Bu bezi bulunca kendini temizliğe verdi.:)


Herkes irmik koyar da ben daha asortikim ya Ela'nın önüne keten tohumu koydum.. Acaip oynadı ordan aldı kafasından aşağı döktü, heryere saçtı bir süre de bununla oyalandı diyebilirim.
Öğlen uykusunu bebek arabasında dışarda gezerken uyudu. Öğleden sonra çeşitli atcılık, kovalamacılık oyunlarından sonra akşam da babasıyla ODTÜ'de yürüyüşe gittik. Orda özgüven patlaması yaşadı. Ellerini bıraktırıp gezmeler falan. Acaip kudurdu. Ama amaçlarım meyve verdi eve dönerken arabada sızmasıyla yatağına yattığını farkedemeyip bir de sabah uyandı. Tabii ben de onu yorucam derken baya bir yoruldum..
-----------------------------------------------------------------

Sansar kazı nerden caldın onu bana veer
onu bana veer
avcıya soylersem yandın o da sana hırsız der
avcıya soylersem yandın o da sana hırsız der..

Yukardaki yaratıcı sözlere sahip olan güzide çocuk şarkısı Ela için aldığım çocuk şarkılarının oldugu cd'de var. Her dinlediğimizde cocayla geyiğini yapıyoruz.
Ve bu nasıl cocuk sarkısı diye de cok sasırıyoruz. Bir kere şarkı cocuklara tehdit ogretiyor. Manyak yazar kazlarla bozmuş. "Sansar kazı nerden caldıysan onu bana ver" diyo. Öncelikle manyakmısın napıcaksın elalemin kazını. Sansar çaldıysa çaldı sanane.
İkincisi de resmen tehdit ediyo "Bak bana vermezsen avcıya soylerim . Söylersem de sana hırsız der". diyerek gammazlayacağını belirtiyor. Kazı tek başına yiyecek herhalde. Bir kere sevgili yazar sen zamane sansarlarını tanımıyorsun, sansarın da cok umrundaydı ona hırsız diyceklermis. Umursasa calmazdı zaten. Cok gereksiz şarkılar yapıyorlar yemin ederim.

19 Ekim 2009 Pazartesi

28. haftada Fotomodel Arkadaşlarla

Google'a "hamilelikte alınan kilolar" yazıp bloguma gelen arkadaşım seni Ebru Şallı'nın sitesine yönlendiriyorum. Bence ondan ders almalısın. Herkes hamilelikte 7.5 kilo alan kadına bir sürü laf soktu. Yok efendim kendi güzelliği için kilo almamış da, yok efendim çocuğunu düşünmemiş de.. Yalan valla..
Aman efendim hamile insan gıdasına dikkat edermiş de sen yemiycen de kim yiycek. Herkes hamilelerin çılgınca büyümesini normal görüyor.

Tamam ben 4 kg Ela doğurdum, suyum da çoktu ama aldığım 22 kg'ı almam çok mu normal yani.. Kadın 7.5 kilo almış süper sağlıklı da çocuk doğurmuş. Bu karalamalar kıskançlıktan kardeşim. Kadın doğum yaptıktan sonra yapmamış gibi oldu ne güzel. Bizim gibi ordan burdan nasıl kilo vericem diye uğraşmadı.

Benim 25. haftasında daha 3.5 kilo alan arkadaşım da var. Demek yapılabiliyormuş. Bir daha hamile olsam öyle olmak istiyorum. Bak sol tarafımdaki manken arkadaşıma o da 28. haftasında, o ne akşam lahanayı çok yemiş de karnı şişmiş gibi duruyor. O da doğurucak sağlıklı bebek. Kendisi de sürekli spor yapmış. Gerçi ben de eşşek kadar karnımla hiç belim ağrımadı 39. haftada hala evdeki bisikletin tepesindeydim ama biraz daha ağzımı tutsam nolurdu. Şimdi bu manken arkadaşlarımla tekrar podyumlarda olurdum dimi..

Birisi de google'a "Kaç kilo olmam lazım" diye aratıp siteme gelmiş. Bir kere google kankandı senin de. Nerden bilsin kac kilo olman lazım. Sor bakiim google'a "bugun ne yesem" diye ne cevap vericek. Haa bunu yazıp benim siteme girdiysen bence sen bana bi fotografını gonder. Ben senin analizlerini yapar kac kilo olman lazım söylerim.

Ve karşınızda hamile Barbie. Bu kadar korkunç bir oyuncak olabilir mi? Çocukları hamilelerden soğutacaksınız yemin ederim. Fazla birşey söyleyemiycem bu konuda. Barbie'nin de hamilesini yapmasaydınız.

Bu kilo verme olayı başıma vurdu sanırım. Kendimi sebzelere takdim ettim edeli bir inek gibi düşünmeye başladım sanırım. Otlamanın yan etkileri işte.

Not: Hayır Canım Ebru Şallı'dan reklamı için para almadım.

17 Ekim 2009 Cumartesi

Ela ile Duru'nun Foto Romanı

Aman Ela be, şu kadınlar bi gitseler de yemek yesek.. Bır bır bır tepemizdeler çok ayıp..

Sen ne güzel şeysin ya.. Ağzım da ayranlı ama bi öpebilir miyim?

Ela : Şimdi de kutuları değişelim mi ben bunda çok sıkıldım. Zaten kurbağamı da almışsın vermiyorsun..
Duru: Sus bak birazdan cezalandırıcam seni

Duru: Bırakmam seni yeter bu kadar cici bici oturduk. Azıcık da boğuşalım.
Ela: Seninle ilgilenemiycem şimdi poz veriyorum.

Duru: Seni cezalandırıcam demiştim.. Bunu sen istedin. Ayranın da hepsini sen içtin. Benim canım yok mu ya..
Ela: Allahım neydi günahım!!

Ela: Bi de sen gelmeden önce tüm barbunyaları ben ayıtlamıştım. Aşkolsun Duru..
Duru: Ama biz barbunya yemedik ki..
Ela: Ben ayıtladım dedim ya..

12 Ekim 2009 Pazartesi

1.5 Ela kilo vermem lazım !!!


1.5 Ela kilo vermem lazım.
2 mirket kilo versem de olur..
1 inek de verebilirim. Ne verirsen ver yeterki ver.

Artık son raddeye gelmiş bulunmaktayım.. Kilo verme durumum tam bir mehteran takımı gibi 2 ileri bir geri allahtan tam tersi.. Ama yani hamileliğimin sonlarında gerçek anlamda bir manda kadar kilo almıştım. (Bir manda 80 kg'a yakınmış işte ben de o kadardım) Hayatımın her döneminde küçük bir insan olan beni artık eski arkadaşlarım tanıyamıyor. Al işte İlkiz mesela 8 sene önce tanışmışız tanımadı beni kız neden çünkü şimdi de bir leopar kadarım ama atiklikte çeviklikte değil kilo olarak orta boy bir leopar kadarım (65 kg civarı).

Coca ile ikimiz toplam 16 Ela ediyoruz. Ailemizin en fit insanı Ela.. Kilolu olmasından o kadar korkuyorum ki iştah problemi olacağını hiç sanmıyorum. Çünkü yemediği anda bir dakika zorlamıyorum bırakıyorum.

Şimdi bir "Dev Kalamar" kadar kilom olsun istiyorum. Eskiden öyleydim bir "Dev Kalamar" kadardı kilom, cocayla tanıştığımda 50 kiloymuşum.. Hadi ben kücük bir koyun kadar olmaya da razıyım.. Neyse diyeceğim o ki.. Ölmemeye çalışarak kilo vermeye tekrar çalışacağım.
Eskisi gibi zıpçıktı gibi olmak istiyorum. Merdivenleri 3'er 5'er tırmanmak, rahatlıkla kayak yapabilmek istiyorum.. Herkes herşeyi yapamıor işte, birçok şeye gücümün yettiğini düşünürdüm ama işte bu konuda başarısızım.. Kendimi deşifre edersem belki bu sefer utanır daha çok kilo veririm diye böyle bişey yaptım.. Ela annesini "Leopar" kadar tanısın istemiyorum.
Var mı benle diyet buddy olan.. Birlikte zayıflayalım..
60 kilonun altındakiler gözüme gözükmesin..

Kendimi örnek aldığım hayvanlar;
Zeki, çevik ve ahlaklı bir çita olabilirim.
Vahşi Doğanın zarif hayvanları Flamingo gibi olabilirim.
Ekolüm zürafaa gibi olabilirim. (Arabaların sunroof'unun üstünden nanik yaparım)
Neyse uzatmayım bunlardan biri olsam yeter..

--------------------------------------------

Bir de hayatımızdaki değişenlere bakalım..
Bebekten Önce ve Bebekten Sonra arasındaki 10 Fark
B.Ö: Rutin olarak saat 3.00'de yatış
B.S : Rutin olarak saat 3.00'de emzirmeye kalkış

B.Ö: Cocaya müziğin sesini aç diye bağırış
B.S : Cocaya müziğin sesini kapat bebe uyuyor diye bağırış

B.Ö: Plajda biraz yanmak icin saatler gecirmek
B.S : Plajda biraz yatmak icin saatler gecirmek

B.Ö: Yüksek sesle bağıran çocukların sinir bozucu olduğunu düşünürdüm.
B.S : Yüksek sesle bağıran çocukların ailelelerinin sinir bozucu olduğunu düşünür oldum.

B.Ö: Mini etekli çok bakımlı liseli kızların çok güzel olduğunu düşünürdüm..
B.S: Bir gün benim kızım da mini etekli çok bakımlı kızlardan olacak diye korkar oldum.

B.Ö: Çok rahat 6 kutu içecek içer ve sonra parti yapmaya hazır olurdum.
B.S: Çok rahat 2 şişe su içip yatmaya hazır oluyorum

B.Ö: Yağlı yiyecekler yiyebiliyordum.
B.S :Yağlı yiyeceklere bakamıyorum.

B.Ö: İstediğim zaman kitap okurdum.
B.S: Ela uyuduğu zaman kitap mı okusam, iki satır bilgisayarıma mı baksam, yiyecek birşeylermi hazırlasam, cocanın kafasını mı ütülesem vs vs diye düşünür oldum.

B.Ö: Arkadaşlarımla dışarı çıkardım.
B.S: Ela'nın arkadaşları ile dışarı çıkıyorum.

Yalnız yayınladıktan sonra saydım 9 fark etmiş bu da 10. fark olsun artık sayı bile sayamıyorum

9 Ekim 2009 Cuma

15 aylık Ela Zabeth ve 5 yıllık Coca

5 yıl önce bugün gelinliğimin içinde bir yaprak gibi titriyordum.
Kardeşim kapıda arabanın hazır olduğunu eğer istersem Paris'e kaçırabileceğini söyledi.
Kaçmadığıma şimdi çok memnunum.

Tanıdığım en komik ve zeki adamla evlendim.
Minyatürü bir de kızımız oldu.
Ela Zabeth Naz her yönüyle babasına benziyor. Babası gibi yatıyor, bacağını atıyor, ona benzeyeceğinin; kendini kral sanan bi adamın kızı olacağının da sinyallerini veriyor.
Şimdiden espri yapıyor, kalemi verecek gibi yapıp geri çekiyor.
Umarım zekası da benzemiştir benim yaptığım salaklıklar bini aştı.
İkisine karşı bendeki bu aşkla nasıl şükretmem 5 yıl önce kaçmadığıma, 9 yıl önce bir akşam maç izlemek yerine arkadaşlarını ekip benle gezmeye cıktıgına..:)

Haydi coca PAris'e gidelim..

--------------------
TV'nin karşısında yaşadığımız tipik konuşmalar
Ben: Dedektif biraz önce ne buldu?
Coca: SÖyleyemem..
-----------
Ben : aaaa bu adam daha önce de göründü demek ki elması alan buymuş.
Coca: Günaydın kaşif, 8 bölümdür bu söyleniyor..
-------------
Ben: Şu arıya bir şey söyle..
Coca: ??
----
Ben: O rus adam ne diyor?
Coca: Bilmiyorum. Altyazılar Rusça, okuyamıyorum.
--------------------------------------
Ben : Bu adam kim?
Coca : Bilmiyorum ben de seninle birlikte seyrediyorum
-------------------------
Ben : Bİliyormusun hayatım çocuklar güçlerini göstermek için çığlık atarlarmış.
Coca: Süper.
-----------------
Coca: Ela'nın saçını sen mi kesiyorsun?
Ben: Hayır
Coca: Ela'nın saçını annen mi kesiyor?
Ben: Bilmiyorum ama sanmıyorum. Pek kesilmişe de benzetemiyorum ben..
Coca: Bak Ela'nın saçını sen mi kesiyorsun?
Ben: Hayır canım alala. Söylerim kessem..

Coca: (Ela'ya) Kızım saçını annen mi kesti?
Ela - (bunu hiç beklemiyordum) Kafayı onaylar şekilde sallama öne
Coca : (emin olmak için) Kızım saçını baban mı kesti?
Ela - Hareket yok
Coca: Kızım saçını annen mi kesti?
Ela - Başını sallar (Al başına belayı)- Foyam ortaya çıktı. Bu kıza bi daha güvenilmez. Babasının ajanı olmuş bile.
------------------------------
Ben : Hayatım saatlerdir bilgisayarımda birşey var açamıyorum.
Coca: Bi sn. (Kalkıp gelir tek bir tuşa basar ve bilgisayar açılır).
Elektrikli aletlerin bu adama karşı bir zaafı var. Kimin bilgisayarı bozulsa bize getirir. Ha coca yapabilir zaten ama yapmasına gerek kalmaz çünkü elektrikli ve teknolojik her aleti bakarak çalışmaya ikna etme gücüne sahip. Bu bir super power. Gerçekten. Balıkları da öyle ikna ediyor, herkes dururken onun balık tutmasını da başka türlü açıklayamıyorum.
----------------------------------------
Coca: Canım şu Led teknolojisi harika birşey. Nasıl da ince , herseyi icine sıgdırmıslar.
Ben: Hayatım hayvan gibi LCD'yi alalı 5 ay oldu.
Coca: Ya su netbooklar harika. Bi tane alıcam sanırım.
Ben: Canım senin laptopun varya..
Coca: Ben ekmeğimi bu işden kazanıyorum ..

Coca: Sana iphone alalım
Ben : istemiyorum benim telefonum var..
Coca: O zaman bana alalım..
Ben: Senin telefonun iphoneun yaptıgı herseyi yapıyor.
Coca: Ama onu işletim sistemi uçar kaçar
Ben: O zaman bana iphone alalım..

Coca: Hiç dalmaya gidemiyorum
Ben: Her hafta sonu balık tutmaya gidiyorsun..
Coca: Hayır canım çok çalışıyorum da ondan.. Hobilerimin hiçbirini yapamıyorum.
Ben: Hangisini yapamıyorsun
Coca: Dalmaya gidemiyorum, kayağa gidemiyorum, fotoğraf çekemiyorum, maket yapamıyorum, maket uçak yapamıyorum, oyuncak yapamıyorum, bir atölyem olsa kessem biçsem yapamıyorum, uçmak da istiyorum aslında ama bak birtek ona arıza çıkarırsın, bu bonzailer de harika bunlardan da bir tane yetiştirsem, futbol da oynayamıyorum, alet çantama 90. aletimi de alamadım.. Bir karavanımız olsa kıyı kıyı dolaşsak. Aslında Ela'nın yatağını da ben yapabilirim. Şu botu da denemem lazım şimdi balık da batarız. Uff hiç zaman yok.
--------------------------------
Ela bugün 15 aylık oldu. Her dediğimize kendi diliyle laf yetiştirmeye başladı.. Henüz çok iyi anlamıyoruz ama bir fikrimiz var:)

7 Ekim 2009 Çarşamba

Aktive Olduk



Bu aralar bize birşeyler oldu. Ayağı yanmış gibi aktivite yapmaya başladık.. Ela zaten gezsin eve girmesin de başka birşey istemiyor. Aktivitelerimiz zaten tatilden gelir gelmez Mert'in doğum gününe gitmemizle başladı. Geçen hafta içi bol bol açık havadan yararlanıp kendimizi parklara attık. Cumartesi günü sabah Cayyolu'ndaki kocaman yürüyüş parkuru olan parkta arkadaşım İrem ve kızı İdil'le pikniğe gittik.. Çocuklar açık havada çok eğlendi.. Koşup oynayıp durdular.
Sonra akşamüstü tabii ki Mygym dersimiz vardı.. Ela yine durmadan koştu. Ordan çıktık. Bige, Duru ve babalarıyla Mini-Town'a girdik. Ela Mini-Town'da Duru ile baya oynadı. Legolar yapmaya calıstılar, birbirlerinin elinden oyuncakları kaptılar sonuçta normal normal çekiştiler:)

Pazar günü sabah yine attık kendimizi sokağa. ODTÜ'de ailece kahvaltı yaptık sonra hep Ela mı aktivite yapıcak. Paketledik Ela'yı babaanesine, cocanın aklına uyup balığa gittik:) Evet evet balığa. Coca, ben ve Özgür, Pelin çifti Kızılcahamam'daki Eğrekkaya barajına gittik. Oraya gidene kadar beyler bize balık tutmak için kayalara tırmanacağımızı söylememişlerdi. Neyse oraya gittik bi baktık ay şurdan ay burdan derken yan yan kayalara tırmanıp doğru düzgün balık tutabileceğimiz biryere geçtik.. Hala tutulmuş popom acıyor.

Uzun zamandır bu kadar yorulduğum ama eğlendiğim bir gün geçirmemiştim. Ela'dan önce sık sık böyle trekking, balık ıvır zıvır gibi doğa aktiviteleri yapardık. O yüzden daha güzel geldi..
Güzel güzel geyik yaptık balık tuttuk.. Balık tuttuk derken coca 4 tane aşağıdaki levrekden tuttu. Özgür de 4 tane tuttu. Pelin ne tuttu bilmiyorum ama ben taş, kaya, yosun ve bir olta tuttum.. Aslına bakarsanız tuttuklarımızı bile geri bırakmak isteyen ben zaten tutmak istemiyordum. Öyle işin sportif faaliyet ve eğlence kısmı, bir de doğa ile birlikte olmak bana yetti yani. Akşam gerçekten eve çok yorulmuş ama zihnen stres atmış döndük..
Pazartesi günü İrem'in bu hafta izinli olmasından yararlanarak yine bebeleri parka pikniğe götürdük. Bu sefer durumu abartıp daha hazırlıklı gittik. Çaylar, börekler, meyveler oyuncaklar derken birkaç saat geyik, muhabbet, oyun vs. çocukların uykusu gelene kadar güzel eğlendik.

Salı günü ne zamandır biraraya gelmeye çalıştığımız Çiğdem ve Selin'in evine gittik.. Orda da yine harala gürele oyunlar, çekişmeler, kedi kovalamacalarla güzel bir gün geçirdik. Çiğdem zaten her yaptığımızı yazdığı için ben 2. baskı geçmiyorum.. Bu aktivasyonlu günümüz de Selin'in zaten çok gelen uykusunu daha fazla maymun etmemek için bizim vedalaşmamızla son buldu.
İşte bizim geçtiğimiz 4 5 gündür halimiz böyle. Eylemlerimiz devam edicek.

4 Ekim 2009 Pazar

1-7 Ekim Dünya Emzirme Haftası

Ela Naz 6 günlük - Emdikten sonra


Emzirmek bir annenin bebeği ile yaşadığı en özel anlardan. Bebek kadar anneyi de bağımlı kılan, ilk zamanlar zor ve uğraşlı olduğu düşünülen sonra bitmesin diye uğraş verilen çok güzel bir eylem. İlk 6 ay anne sütü bebekler için inanılmaz önemli. Sonrası da önemli ama ilk 6 ay vahim derecede.

Öncelikle emziren ve emzirecek anneler için bir yazı yazdım. Buradan okuyabilirsiniz. Ne inanılmaz bir şey birkez daha görüyorsunuz.

Ela Naz'ın doğar doğmaz başlayan emme macerası hala devam ediyor. 15 aydır zevkle, sabırla, her geçen gün onunla olan bağımı koparmak istemeyerek emzirmeye devam ediyorum. Sayısız yararlarını bilmemin yanında çok faydasını gördüm. Gaz sancısı çektiğinde sakinleştiğine tanık oldum, çok sinirli çok ağlarken hep emerek sakinleştiğini gördüm. Kimse ama kimse beni anne sütünün artık bir faydası yok bırakabilirsin, bırakmalısına inandıramaz.
Bu bir yalan..
Şuna bir bakın --
2. yılında yani 12-23 ay arasında 448 ml anne sütü bebeğin
- % 29 Enerji ihtiyacını
- % 43 Protein ihtiyacını
- % 36 Kalsiyum ihtiyacını
- %75 Vitamin A ihtiyacını
- %76 Folik asit ihtiyacını
- % 94 Vitamin B12 ihtiyacını
- % 60 Vitamin ihtiyacını karşılıyormuş..

İnanabiliyormusunuz elinizdeki güce..

-- Hatta ve hatta Bangladeş'de yapılan çalışmalara göre anne sütü bebeğin 2. VE 3. yıllarında (3. yıl diyorum) çok önemli bir Vitamin A kaynağı imiş.
-- 2 yaş civarı emzirilen bebeklerin 2 yaş sendromu bilmediğini biliyormusunuz veya çok rahat atlatılıyormuş.
-- Katı besin alan bebeklerin sütten kesilmesi gerektiğini duyup dururuz. 1 yaşından sonra gerek yok bla bla bla.. Araştırmalar bunun tersini gösteriyor.. Bu yazıda ve Bu linkte kendinize referansları ile çok neden bulabilirsiniz..

Ben 15 aylık kızımı emzirmeye devam ediyorum.. Kendi isteğimle bırakmamaya kararlıyım. Kendisi isterse veya başka bir nedenle biterse bitecek, obsesif de değilim sadece bu bağı sırf artık gerek yok olduğunu düşünenlerin gazına gelip bırakmayacağım..

Bu yazı ile emzirmeyi çok erken bırakmak zorunda kalan, bu konuda türlü değişik zorluk yaşayan ki yaşayanları da biliyorum, bebeği bırakan veya şartlar yüzünden (çok yorulduğu için, çok yıprandığı için vs.) sütü biten sayısız, her biri anne olduğu için çok değerli anneyi üzmek istemem. Sözüm hala emzirmeye devam eden acaba bıraksammı diye düşünüp "etrafdakilerin gazına gelsemmi" ile "bu bağı çok seviyorum" arasında gidip gelen annelere, eğer istiyorlarsa devam etsinler diye.. Kendileri için bebekleri için sayısız yararı var diye..

Ve sözüm 6 ay bitti artık gerek yok diyen annelere, biraz araştırın biraz da bilin ve emin olunki sonraları çok kolaylaşıyor, gelip yakanızdan çekmesi, anne meme demesi, sadece sizi istemesi çok güzel deneyimler oluyor. Emzirmeyi erken bırakan anneler bal ayları dediğim bu dönemleri yaşayamıyor..

Ela tam 7 ay sadece anne sütü ile beslendi. Dünyadaki en büyük özgüven bence 7 aylık olmuş bir bebeğe bakıp sadece sizden beslenerek bu kadar büyüdüğünü bilmektir. Sağlıklı nesiller için emzirelim arkadaşlar..
Ela Naz 7.5 aylık - Sadece anne sütü ile büyüyerek bu hale geldi

1 Ekim 2009 Perşembe

Kaybolan Çocuklar...

Tam 10 gün oldu Kayseri'deki çocuklar evden bir çıktı bir daha kimse onları görmedi.. Tatildeyken Ela'yı 5 sn biryerde göremedim birşeyin arkasına saklanmış içimden birşeyler aktı. Annelerinin yerine kendimi koyuyorum yok olmuyor koyamıyorum. Çektikleri acıları düşünemiyorum, hayal edemiyorum; kendini neyle avutuyordur telkin edebiliyor mudur, geceleri yatağa yatabiliyor mudur aklım almıyor. Benim akıl sınırlarımı bu kadarı aşıyor.

Çocuklar bayram günü dışarıda olur. 3 tane çocuk nasıl yokolur. Aklıma okuduğum "Organ Mafyaları" geliyor. Irak sınırından çıkarılan kaçırılan çocuklar. Bu 3 çocuğu bulana 150 bin lira ödül koymuşlar. Organları karşılığında bu paranın 2 katını kazanıyordur mafya. Bu çocukların bulunabileceğini sanmıyorum. 2009 içinde 500'den fazla çocuk kaybolmuş ve hiçbirinden haber alınamamış. Organ mafyaları çökertilmeli bu insanların acısına bir son verilmeli. Daha fazla bu konuda konuşacak takaatim yok. Anne, babalara sabır diliyorum. Nasıl bir dünyada yaşıyoruz. Çocuklarımız dışarı bile çıkamıycak o kadar paranoyak olucaz..

--------------------------------------------------------------------
Ela Hanım minik bir sogukalgınlığı geçiriyor ama dünyası değişti. 2 gün yemek yemedi, ağladı ve sürekli kucakta sarılma istedi. Neyse bugün itibariyle iyileştik. Parklara gezilerimize başladık bile. Son günlerde zıplamayı öğrendi. Hoop diye zıplıyor. Babası ile Ela'ya "Baby animals" diye bir kitap aldık. Baya büyük tamamen gerçek resimlerden oluşuyor. Bayıldı.Kucağıma oturuyor bana parmağı ile anlattırıyor. Ve şu sıra baya bi kelime kapıyor. Hafta sonu "Mygym" var, koşsun zıplasın diye 4 gözle bekliyorum..

--------------------------------------------------------
ve EkoAnne'yi açtım sonunda..