30 Mayıs 2012 Çarşamba

Bikini Sezonu

Mayo giyme sezonu bir annenin en büyük kabusu olabilir ve bunun formda olup olmaması lie hiç ilgisi yoktur. Hadi düşünelim, çocuksuz tipik bir kadın bikini ile ne yapar…Hatta tek parça mayo ile. Düşünün bir kere, güneş gökyüzünde pırıldıyor, saçınızda hafif bir esinti, hindistancevizi kokuları geliyor, kumlar ayağınızın altından kayıyor ve plajda güzelce dinleniyorsunuz. Belki bronzlaşmaya çalışıyor, belki kitap okuyor veya soğuk bir dondurmanın keyfine varıyorsunuz. Her ne yapıyorsanız, harika olmalı. Belki denize veya havuza serinlemek için giriyorsunuz. Gözlükleriniz gözünüzde ve geniş şapkanız kafanızda. Harika görünüyorsunuz.

bu yazının devamı için tık tık.

29 Mayıs 2012 Salı

Ela'nın İlk Sergisi


Ela tam 8 aydır anaokuluna gidiyor ve ben bu konuda hiçbirşey yazmadığımı yeni farkettim. Bundan sonra yazmaya çalışacağım. Geçmişe mazi derler, neler yaptıklarını hatırlamıyorum bile. ODTÜ yuva mezunlarına resmen kep töreni yapıyor. Bizimki mezun olmuyor ama tüm grupların da sene içinde yaptıklarından güzel birkaç çalışmayı sergiliyor. Ela hanım'ın bugün ilk sergisine katıldık. Üstteki 4'lüden sol üstteki Ela'nın. Görür görmez diğerlerinin kelebeklerinin içi dolu bizimki tamamlamamış, kesin sıkılmıştır diye düşündüm. Çünkü Ela'nın konsantresi çok dağınık. Çeşitli çalışmalarla ben de desteklemeye çalışıyorum ama çabuk sıkılıyor. 5.5 yaşında okula gitmek zorunda kalmasını gerçekten istemiyorum. Bakalım önümüzdeki sene bu sistem neler göstericek. 



Bu palyaço da kendisinin bir eseri.  Bu sefer tamamlamış. Biraz gözlerim doldu, allahtan o kadar yorgundum ki orda ağlayacak halim yoktu. Yoksa kızının başka bir mekanda yaptıklarının sergilenmesi insanı duygulandırıyor.




Bu ikisi de katılımcılardan. Bir tarafdan seyrettiler, kendi aralarında mırıl mırıl konuştular. Eleştirilerde bulundular sanırım. Büyük olan küçüğün saçından bir ara toka çaldı. Küçük olan ''giit'' diye büyüğü bi itti. Sonra tekrar bi kenetlendiler. Uzlaşmacı günündeydiler aslında. Arabada seyahat ederken biraz uyudular. Sonra büyüğü eve gelirken parmaklarımdaki ojelerden talep etti. Biraz tehdit ve anlaşma sonrasında 4 parmakta anlaştık. Eve geldikten sonra, büyük küçüğün mama sandalyesini aldı. Küçüğe yastıkdan yükseltme yaptık. Küçük köftelerin yarısını yedi, yarısını yere döktü. Büyük olan işbirliği gösterip yemeğini yedi. Büyük ojeleri sordu. O sıra atlattım. Sonra büyüğün dışardaki su sebilinden aldığı suyu işbirliği yaparak halının üzerine döktüler. Hatta bir kısmını içtiler sanırım. O sıra sabahdan beri ilk kez birşeyler yemenin verdiği hazla gözlerim biraz kapanır gibi olduğundan bir fincan kahve ile salona geçtim ve bunlara da çıkartmalı bir kitap verdim. 16 dakika oynadılar. Sonra küçük bir ara gözden kayboldu ama o bir ara 1 ila 3 dk arasıdır. Bir baktım yanımdaki koltukda elinde bir kavanoz bal ile oturuyor. Ve balın bir kısmı da elleri ile koltuğun üstüne sıvanıyor. Bal kavanozunu alıp mutfağa koyduktan sonra kendisini sırtlayıp büyüğü de yanıma alarak ikisini birden küvete soktum. İçerden birşeyler almaya gittim ve geldiğimde küçük duşu açmış ve banyoya doğru duş tüm banyoyu ve aynayı suluyordu. Sudan kaçamayarak yanına gidip duşu kapattım ve ikisini yanyana yıkadım. Sonra ikisi de kucakda taşınmayı talep ettikleri için sırayla odaya götürdüm. Sonra büyük iki kere kilot beğenmedi. Küçük de zaten tamamen kaçtı. Bir süre sonra bunları toparlayıp giydirebildim. Sonra babaları geldi ve gerisini hatırlamıyorum. Yorgun bedenimle şu an yığılmadan önceki son aşamalardayım. İşte sabah bir yenidoğanı çekerken üstüme işemesi ile başlayan, sonra bir sergiyle devam eden günümü de böyle tamamladım. Biz daha çok böyle gün yaşarız.



25 Mayıs 2012 Cuma

Burası İstanbul

Çok geç kaldım yazmakta ama Nisan ayında 3 hafta arayla iki kere İstanbul'a gittim. İkisi de iş içindi ama ilkinde Ela ve Coca da bana eşlik edince biraz da gezdik. Çok fırsatımız olmadı aslında biraz ben çalıştım onlar baba kız gezdiler gibi oldu. Ama bir iki küçük yer gördüm.

Fotoğrafları Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi'nde çektim. Ataşehir'in tam karşısına kocaman bir botanik bahçesi kurmuşlar. Çocuk parkı, fidanlıklar, çeşit çeşit ağaç ve çiçekler ve kocaman bir park. İstanbul'da bilmeyenler için gezilebilecek büyük bir yeşil alan diyebilirim. 









 




İstanbul'dan dönerken geze geze döndük ama vakitsizlikten fotoğraflarını henüz hazırlamayadım. Bir sonraki yazıya diyelim. 

16 Mayıs 2012 Çarşamba

Ece Artık 20 aylik!!!


Özellikle 2. çocuklar hep bebek görülme olayını yaşayacaklar. Ne kadar büyürlerse büyüsünler anne babalarının bebeği olacaklar. Ece'nin hangi ara bu kadar büyüyüp 20 aylık olduğuna hergün şaşırıyorum. Artık çocuk doğurma işim de bittiğinden artık her geçen gün, o büyürken bir daha böyle tatlı olduğu zamanları yaşayamayacağız diye hafifden üzülüyorum. 



Gerçekten çocuklar hakkında az yazabiliyorum artık. Hazır yazmışken biraz tarihe kayıt vermek amaçlı gelişmelerden bahsedeyim. Ece biraz ürkek bir çocuk. Ürkek derken, yüksek seslerden, böceklerden, kedilerden bile biraz ürküp bizim yanımıza saklanıyor. Hem merak ediyor hem de bacağımdan tutarak bakıyor. Bahçede karıncaların önüne taş koyup yollarını değiştirmeye zorlamaca oyunu oynatarak biraz bu böceklerden çok tırsmasını kırabildim. Tabii Ela gibi solucanı eline almasını beklemiyorum ama minicik bir böcekden ağlayarak kaçmasını da istemiyorum. Benim çocuklarımın bir normali yok galiba. Birisi fazla cesur ve gözükara, birisi de ürkek ve tırsak. Birisi kalabalığa girince arkasına bakmadan gidip karışır ortama ve ortamı da karıştırır, biri de önce 1 saat annesinin dibinden ayrılamaz. Herneyse bu korkaklığının dışında Ece, pire Ela'ya göre nispeten daha kolay bir çocuk ve beni daha az yoruyor. Ela'nın biryerde 5 dk konsantre olarak oturamamasının tersine Ece konsantresi güçlü bir çocuk. Eline aldığı oyuncakla uzun süre oynayabiliyor. Ela'nın kaba motor gelişimi çok iyiydi. Biraz da gözükara olmasından dolayı tabi. Ece onun kadar uçup kaçamıyor ama kaba motor gelişimi normal. Yaşıtları ile aynı gidiyor.



Artan işlerim nedeni ile Ece'yi biraz daha erken kreşe yollamak istediğimden geçen hafta bir de pedagog tavsiyesi almaya gittim. Doktor Ece'nin ince motor gelişiminin ve dil gelişiminin 2 yaşında bir çocuk gelişimi gösterdiğini ama yine de mental olarak 2 yaşını beklememizi tavsiye etti. Ece'nin ince motor gelişimi gerçekten de çok iyi. Kalemi çok güzel tutuyor ve istediği yeri boyuyor, kaşıkla çok güzel yemek yiyebiliyor. Ve hepsinden çok bizi şaşırtan, Ece ayakkabılarını kendisi giyebiliyor. Hem de her seferinde doğru giyiyor. Hatırladığımız Ela 2 yaşında ayakkabılarını giyerken her seferinde ters giyerdi biz düzeltirdik. Gerçekten her çocuğun gelişimi birbirinden çok çok farklı. 



Ece'nin Ela kadar erken ve güzel konuşamayacağını düşünürdük. Çünkü 15 aylık olduğunda doğru düzgün kelimesi yoktu. Ama 17. ayda hızlı bir atağa geçti ve şimdi Ela'nın bu aydaki dil gelişiminden çok daha ileride bir gelişimi var. Ece 3 kelimelik cümle kuruyor. Dediklerimizi çok güzel anlıyor ve bize cevap veriyor. Minik bir geveze daha evin içinde dolaşmaya başladı.

Ela ile de araları artık çok daha iyi. Birlikte koşuyorlar, oynuyorlar. Ela'nın, Ece'nin gelişimi üzerinde çok etkisi var. Ece ondan çok şey görüyor ve öğreniyor. En çok da akşam Ela geldiğinde koşup birbirlerine sarılmalarına bayılıyorum.

Son olarak geçtiğimiz günlerde yaşadığımız bir anekdot. Bir cafe'de çalışan bir bayan önce ''Ece'nin saçlarının çok güzel'' olduğunu söyledi. Sonra da ekledi, ''Kendi saçı mı?'':)

Güzel günler dilerim.



14 Mayıs 2012 Pazartesi

Bu, Hepimize Gelsin


Bu, gözyaşlarını bırakmak için çocuğunun otobüsünün köşeyi dönmesini bekleyen annelere. 


Bu, karın ağrıları için hayali su torbaları yaratan annelere gelsin. 

Bu, banyo küvetlerinden topak topak kaka yakalayan annelere gelsin.

Bu, ihtiyacı olan çocuğuna kolunu uzatınca ulaşabilmek için çekyatlarda veya yer yataklarında yatan annelere gelsin.

Bu, ergen bakıcısının kendisinden daha iyi çocuk bakıp bakmadığını merak eden annelere gelsin. 

Bu, henüz yalanmamış dondurmasını çocuğununki yere düştüğü için çocuğuna veren annelere gelsin.

Bu, çocuğunun kendi giyinmesine izin verip, çıkan sonuca bakarak dünyanın kalanının bundan haberi olmasını uman annelere gelsin.

Bu, çok hakettiği zaman bile çocuğuna ''ben sana demiştim'' demek yerine dilini ısıran annelere gelsin.

Bu, çocuğu daha iyi olacaksa seve seve bir karın ağrısını veya kırık kolu almaya razı annelere gelsin. 

Bu, pahalı nemlendiricisini tuvalete boşaltılmış ve fırçalarını oyuncak bebek saçları ile doldurulmuş bulan annelere gelsin.

Bu, 10 dakika içinde zamanı hem ileri hem de geri sarmak isteyen annelere gelsin.

Bu, çocukları aynı çatı altına girmeden asla tam huzuru bulamayan annelere gelsin.

Bu, hamilelik çatlaklarına, sarkık memelere ve sezeryan izlerine gelsin.

Bu, taşan çamaşır sepetlerine, diş macunu kaplı banyo lavabolarına ve plastik oyuncak dolu kapı girişlerine gelsin. 

Bu, bizi olduğumuz kadın yapan kendi annelerimize gelsin.

Bu, bir gün kendisi de anne olur diye umduğumuz kızlarımıza gelsin.

Bu, en büyük korkumuzla yaşayan ve çocuğu olmadan hayatına devam eden annelere gelsin.

Bu, hepimize gelsin.

Tüm annelere ve anne adaylarına gelsin. Güzel bir gün içinizi kaplasın. 

PostMorgıç Depresyonu

Yeni bir bütçe yaratmak emzirmeye çalışmak gibi birşey:

Kaynak hiçbir zaman arzı karşılayamaz.
Gerekli ve iyi olduğunu ve uzun vadede işe yarayacağını anlarsınız, fakat aman tanrım yolculuk boyunca acı vericidir ve bir muhasebeci tutmak istersiniz.

Yeni arkadaşlıklar kurmak, yeni doğanı aileye tanıştırmak gibidir :

Her zaman köşebaşında konforlu olmayan ve garip ve çok fazla parfüm sıkan, hasta hasta çocuğunu gezdiren biri vardır ve sonra gaz maskesi ile dolaştığınız için siz garip olursunuz (bebek için).

Bavulları açıp yerleştirmek, ağlayan bir yenidoğanı sakinleştirmek gibidir.

Evi yenilemek ve tamir etmek bebek doğduktan sonra kalan vücudunuza bakmak gibidir. 

Harika fikirleriniz vardır, ama bu yeri tamir etmek için dünyada o kadar paranız olmaz.

Arkadaşlara ve aileye hoşçakal demek, gençliğinize, mutluluğunuza hoşçakal demek gibidir. 

Bebeğiniz olduğunda artık arkadaşlardan geç gelmeler, konserler veya deneysel ilaç denemeleri yoktur, deneysel saçınızı yeşile boyama denemesi yapacak kadar vaktiniz de olmaz, annenizin evine bir koşu gidip ev yemeği yemeler de (çünkü anneniz sizdedir ve kimsenin tam olarak yemek yapıcak vakti de yoktur). Vaktiniz varsa çamaşır yıkarsınız. Tivibu izleyebilirmisiniz? Umarım vakit bulursanız bu gece. Hmm. ZZZ. 

Bu deneysel gerizekalı yazıdan birşey anladıysanız bravo. Bakayım dedim aklıma ne gelirse yazayım birşeye benziyecek mi? Hayır benzemedi. Ama yine de bu bana bir ders olsun diye bunu silmek istemedim.

Cnn Türk çalıştığı o ciğeri işten çıkarırsa çok sevinicem. Dalak da olabilir. Mazallah güneşe fazla yaklaşmış.

10 Mayıs 2012 Perşembe

Bebeklerde Dil Gelişimi Projesi



Bugün size Türkiye'de ilk kez olan bir çalışmadan bahsetmek istiyorum. ODTÜ'de Bilişsel Bebek Araştırmaları Merkezi (BeBeM) diye biryer var. Enformatik Enstitüsü'nün içinde. 6 ve 10 aylık bebeklerde dil gelişimi konuunda bir çalışma yapıyorlar. İnanılmaz birşey. Türkçe için ilk kez bu kadar küçük bebeklerde bir çalışma yürütülüyor. Bu projenin sponsoru TÜBİTAK. Bebeğinizle gidiyorsunuz, çalışma 15 dakika sürüyor ve bebeklerin henüz konuşmadan Türkçenin özelliklerine ne kadar duyarlı olduklarını ölçüyorlar. Çalışmanın sonunda bebeklere kep takıp fotoğraflarını çekiyorlar. Bazı anneler fotoğrafçı da istiyormuş. Gidip bir kaç bebeğin fotoğrafını çekeceğim ben de. Hem izlenimlerimi de yazarım. Bu keplerle bebeklere ilk diplomaları olarak saklayabilecekleri bir diploma hediye ediyorlar.

Ankara ODTÜ'de gerçekleştirilen bu araştırmada gelen anneler hem çocukların dil gelişimi konusunda tüm soruları sorabilecekleri bir dilbilimci uzman ve çocuk psikologu mevcut, hem de bebekler şimdiden bilime katkıda bulunuyorlar!
Hala katılımcı kabul ediyorlar, 6 ve 10 aylık bebeklerle araştırma yapıyorlar. Çocuklara sözcükler dinletiyorlar ve çalışma süresince bebek hep annesinin kucağında oturuyor.

web sayfaları:   bebem.ii.metu.edu.tr
telefon        0 537 9904073      
(0312) 210 7864
Basında proje ile ilgili çıkan haberler:
http://bebem.ii.metu.edu.tr:8081/Bebem/basinda-bebek-dil-gelisimi/hurriyet-gazetesi

TV haberleri:
ATV'de 05.03.2012 tarihinde ana haber bülteninde yayınlanan haber:
http://webtv.atv.com.tr/webtv/videoizle/atv-ana-haber/570
NTV'de Sedat Küçükay'ın25.03.2012 tarihli Haftasonu programı
http://www.yildiz.tv/?act=dvr&chan=canlintv&seekTime=25-03-2012%2010:32

Eğer çalışmaya katılmak isterseniz lütfen iletişime geçin. İlgili kişi Dr. Aslı Altan. Siz de katılın derim. Şu şirin kepli fotoğraflardan ve bir de diplomaya da sahip olursunuz. Hem de Türkiye'de ilk kez yapılan bu çalışmaya bir katkınız olur.

7 Mayıs 2012 Pazartesi

Kardeşlik

Bu sefer üşengeçlikten değil, vakitsizlikten yazamıyorum. Bakıcımızın gitmesiyle dımdızlak kalmamız ve işlerimin birikmesi ve 2 çocuğu nasıl idare ediceğimi sürekli düşünmem üstüste gelince yazacak vakit bulamadım. Bulamıyorum. Onun yerine son durumumuzu birkaç fotoğrafla özetleyeyim istedim. Akşamları Ela okuldan gelince birbirlerine sarılıyorlar artık. Beraber oyun oynayıp, çizgi film seyrediyorlar. Ela çağırınca ablasının yanına koşarak gidiyor Ece. Ve keyifleri yerinde. Ama çok yorucular. Umarım yakında tekrar yazma gücüm gelir, çünkü çok sevdiğim yazma işini bırakmayı hiç istemiyorum. İşler çok yoğun. Ev çok yoğun. Herhalde bir gün düzene girer değil mi, bu hayat. Şimdilik 19 aylık Ece ve 45 aylık Ela'nın görüntüleri ile bırakıyorum burayı.







3 Mayıs 2012 Perşembe

Anneler Günü Hediyesi

Alternatif Anne aracılığı ile Anneler günü'nden önce anne adaylarına bir hediye veriyoruz. Alternatif Anne'deki yazıma yorum bırakan Ankara'daki anne adaylarından bir çekiliş yaparak bir kişiye doğum paketi fotoğraf çekimi hediye ediyoruz. Kaçırmak istemeyenler tık tık.