27 Haziran 2012 Çarşamba

Annem 60 yaşında

Evet biz 35 yaşına geliyoruz da annemiz yerinde durmuyor. Annem de artık 2 torunlu 60 yaşında bir anneanne. Hiç de göstermiyor değil mi? Mutlu yıllar anne. Ben yokken çocuklarıma baktığın için teşekkürler. 








23 Haziran 2012 Cumartesi

Moskova'da Bir Fotoğrafçı


1. Museum Of Modern Arts. Harika heykeller var. Modern tarzda yapılmış. Hatta bazılarını anlamak çok zor. Ben çok beğendim. Bulması biraz zor oldu ama güzel bir yürüyüşle karşıma çıktı. Gİrişi ücretsiz.

Bu heykelin boyu bilmem belli oluyormu. Bir ağaç boyunda.







2. Snt. Petrovsky Manastırı. Aslında burası aradığım biryer değildi ama gösterişli kubbeleri ile dikkatimi çekince daldım içeri. 3 tane manastır vardı içerde. Bir tanesinin kapısı açıktı. İçerde fotoğraf çekilmiyordu. Birkaç kişi ibadet ediyordu. Bir göz atıp çıktım. Çok görkemli döşenmişti içerisi. Daha sonra göreceğim yerlere göre daha az güzel olduğunu söylemeliyim.







3. Bolşoy Tiyatrosu. 300 yıllık bir bina imiş. Moskova'nın tarihi merkezinin tam ortasında. Bir tane eski binası var, bir de gösterilerin yapıldığı yeni binası var. Önü tam bir meydan ve çok güzel. Yürürken çok yorulduğum için yarım saatimi orda geçirdim. Biraz fotoğraf çektim. Biraz dinlendim. Malesef bir gösterisine gidemedik. Hem çok pahalıydı, hem de zaten 2 ay önceden biletler internetten bitiyormuş. Gösteri günü kapıda karaborsa satılıyormuş ama biz akşamları kendimizi nasıl otele attığımızı bilemedik.



Çok tatlı bir kız. Bolşoy önünde poz veriyor.

Bu kız ben değilim:)

Bu yatan da kocam değil:)

Bir sonraki gösteri.

Kocaman kafam Bolşoy binası kadar.


4. Pokrovsky Katedrali. İçinde fotoğraf çekmek yasak. Şöyle bir baktım çıktım. Ruslar herşeyi abartı yapıyorlar galiba. Yerden göğe kadar işlemeler doluydu. Çok güzel bir katedral. Zaten kızıl meydana gelince burasını görmemek olmaz.

Sağdaki katedral, soldaki tarih müzesi




5. Moscow Museum of History.  Tarih Müzesi. Tam anlamıyla 5 yıldız. Mutlaka görülmesi gereken biryer. Girişi 250 ruble. Türkçe konuş abla derseniz 2 kere 6 12, 5 kere 6 30 bir sıfır at 3, 12 artı 3, yani 15 tl. Nasıl güzel hesaplıyorum ama dimi. BU hesaplamayı kocayla bulduk. Ruble'den 2 sıfır atıyosun 6 ile çarpıyorsun. Neyse işte 15 tl'ye görsel ziyafet. Tam olarak 1.5 saatte gezdim. İçerde güzel sanat eserleri. Çarların, imparatorların eşyaları, takıları. Devlete ait sayısız şey var. Rus tarihi daha ne olsun. Adamların 100 sene önce bile metrosu varmış, düşünün. 3 tane yere bayıldım, bir tanesi bu müzedir.


Önünde bu amcayla fotoğraf çektirebiliyorsun. Ama para istedi hem de 10 dolar, ben de nanik yaptım. Başkası ile çektirirken çektim. Vaktim de yok çocuğa kendi kafamı yapıştıramadım.


METRO: Metro'ya taktık valla. 100 sene önce metroları varmış Rus'ların. Katman katman metro. İşte de bana inanmayan baksın görsün. Her çıktığın yerde başka bir dekorasyon var. En alttaki fotoğrafda metro planını gördünüz mü. Elinde görülecek yerlerin ve metro duraklarının olduğu bir harita olduğunda heryeri gezebiliyorsun. İlk gün tek başıma acaip gezdim. İstanbul'a böyle metro yapılsa trafik derdi kalmaz. Ve inanılmaz kalabalık ama hiç bekleme yok. Saydık bir trenin ayrılması ile öbürünün gelmesi arası 30 sn. 30 sn'de bir metro var ama yine de kalabalık. Siz düşünün artık.


Dikliğin farkındamısınız? 50 metreden fazla aşağı iniyorsunuz.



Bu da efsanevi Moskova metrosu.


Daha yazılcak çok şey var. İlk gün gezdiklerimi koyabildim ama ben Moskova'yı çok sevdim. Görülecek inanılmaz çok şey var. Bir anne çocukları ile nasıl gezebilir, gözlemlerim bitince yazacağım.


20 Haziran 2012 Çarşamba

Moskova'da Bir Türk

Bugün itibariyle kocayla Moskova'ya iniş yaptık. O kadar uzun bir gün oldu ki, otelde de interneti bulunca ve çocuklarda olmayınca sıcak sıcak yazayım istedim. İşte Moskova'dan gideceklere notlar.

1. Burda havaalanından otele kadar inanılmaz yol katettik. Bir tane bile İngilizce levhaya rastlamadık. Herşey kiril alfabesi şu an onu çözmeye çalışıyoruz.

2. Yine otele kadar otel resepsiyonundakiler hariç bir tane bile ingilizce bilene rastlamadık. Çok ilginç iki tane türkçe konuşana rastladık.

3. Güneş akşam 22.30'da batıyor. Şu an 23.00 civarı daha yeni yeni kararıyor.

4. Havaalanından şehir merkezine 30 dakikalık bir tren var. Çok kolay gidiyorsun. Etrafı izleye izleye. Biraz fotoğraf da çektim.

Şehir içine geldğimiz tren

 Tren'den görüntüler


5. Gençler çok fit. Herkez zayıf ve düzgün fizikli. Kızlarda ve genç kadınlarda çok yüksek topuklu ayakkabı ve çok kısa giyinme modası var.

6. Moskova metrosu inanılmaz biryer. Ben böyle biryer görmedim. Dünyadaki en büyük metroymuş. Eğer iyi okumayı bilirseniz heryere gidebiliyorsunuz. Tabii biz henüz tam çözemedik ama trenle gittiğimiz yerden metroya inip bir durak yanlış gidip sonra doğru metroya binip doğru yere gelmeyi başardık. Girdiğimiz yerden metroya iniş hiç abartmıyorum tam 50 metre vardı. Ve inanılmaz kalabalık. İstanbul'a kalabalık diyemezsiniz.

7. Metro'da her indiğiniz durakta başka bir dekorasyon var. Tarihi dekorasyonlar, sanat eserleri. Ben hem korktum, hem çok beğendim.

8. Hava harika. Bence tam mevsimi. 21 dereceydi bugün. Akşam serin bile oldu.

9. Çok çok büyük parklar var ve içlerinde büyük dereler akıyor.

10. Yarın asıl gezmeye başlıyoruz.

11. Uzun zamandır kocayla başbaşa birşey yapmamıştık. Umarım içimize siner. Yine de kızları çok özledik. Dİlimizden düşmüyor.

Moskova Metrosu'ndan


Otel Oda'sından dışarı

18 Haziran 2012 Pazartesi

Suçiçeği ve İyileşme

Tatilimize başlar başlamaz kendimizi ateşin içinde bulduğumuzu yazmıştık. Bir çocuk bir hastalıkla birlikte nasıl bu kadar çok değişir buna tanık olduk. Ece ateş faslı bitip lezyonlar çıktığı zaman daha da hırçınlaştı ve huysuzlaştı. Onu sürekli kucağımda tutmamı istedi. Öyleki tek elimle başka bir yere doğru uzanmama bile katlanamıyordu. Mutlaka iki elimle birlikte onu sarılmak zorundayım. Bunun dışında ayaklarının altında çıkan su dolu baloncuklar yüzünden çok zor yürüdü kuzum. Aslında içinde bulunduğu duruma göre çok da iyiydi. Neyseki 4 gün içinde lezyonlar hafifledi ve geçmeye başladı.




Tatilin ikinci yarısında biraz daha rahat, biraz daha mutluyduk. Ece'nin karakterinde şu sıra 2 yaş sendromu başlangıcı ile birlikte bir miktar değişmeler yaşıyoruz. Bezini çıkarıp takmak istememeler, kakasını kiloda yapmak, inatla tepinmek, kendini yerlere atmak klasik birer sendrom göstergesi ve bizde de mevcut. Ece'nin zor dönemlerine giriyoruz bakalım.




Ela'nın okula gitmesi ile birlikte evde yalnız olan Ece aslında ilk kez ablası ile bu kadar yakın ve birlikte vakit geçiriyor. Ben de bu durumdan çok memnunum. Çünkü çok güzel oynamaya başladılar. Ece Ela'dan çok etkileniyor ve bu da gelişiminde çok etkili oluyor. Ela desen tam bir prenses gibi davranmaya başladı son günlerde. ''Annecim, izin verirmisin''ler, ''seni seviyorum''lar la kalbimizi kazanmaya devam ediyor. 




Tatilimizin ikinci kısmını sonra eklemekle birlikte ben şimdi bu ikisini bırakıp babaları ile küçük bir kaçamak yapmaya gidiyorum. Bakalım bu deneyimimiz nasıl sonuçlanacak. Merakla bekliyoruz. 




14 Haziran 2012 Perşembe

Yaşasın TATİL !!!



Evet tatildeyim. Bu sene çok çalıştım ve tatili hakettim değil mi? Biz öyle düşündük. Ve yazın işler yoğun diye erkenden bir tatil yapalım dedik. Kızları alıp Antalya'ya getirecektim sonra da kocayla 4 günlük bir kaçamak yapıp yurtdışına gidecektik. Ve Antalya'da çok dinlenecektim. Kızlarla deniz girip yorgunluğumu hafifletecek, iyi vakit geçirecektim. Tabii henüz tatilin Antalya tarafındayız ama çocuklarla tatilin bize yapabileceği her türlü sürprizle karşılaştık diyebilirim.

Geldiğimiz ilk iki gün herşey fena değildi. Denize girdik, çıktık keyifliydik ama ben biryandan da kalan küçük işlerimi bitirmeye çalışıyordum ki rahat edeyim. 2 gün sonra bir akşam dedim ki bu gece şu işi bitireyim artık rahat ederim. Hızla çalışıyorum. Önce saatler gece yarısını gösterdiğinde Ela hanımın ateşi çıktı. Annem hemen müdahale etti. 1 saat sonra ateşi düşürmüştük ama kendisi hortlamış aramızda dolaşıyordu. Ben biryandan çalışıyor bir yandan da ikna etmeye çalışıyordum ki Ece hanım ağlamaya başladı. Bir baktık onun da ateşi çıkmış. Hem de ne çıkmak. Hemen odayı serinlettik, onu soyduk. Müdahale ettik, ikisini birden ateşleri düşürüp yatırmamız saat 2.30'u bulmuştu. Ben 1 saat daha çalışıp yattım sonra bir saat uyuyup Ela'nın ateşlenmesi üzerine kalktım. Ela'ya müdahale edip yatırırken Ece'nin de ateşi çıktı. Böylece uyumalar ve uyanmalarla o gün boyunca ikisinin de 2-2.30 saatte bir ateşi çıktı ve birer saat arayla. Artık annemle ikimizin nasıl bir zombiye dönüştüğümüzü düşünebilirsiniz. Özellikle anne olanlarınız. Arada da yemek yedirmeye çalışma, aralarında çıkan arızaları önleme ve çocukları uyanık olduğu zamanlarda nasıl oyalayacağımızı düşünme ile nerdeyse hiç oturmadık diyebilirim. Doktora da götürdük arada ve kocaman bir boğaz ve kulak enfeksiyonu ile karşı karşıya olduğumuzu anladık. O günün sonunda ateşler arasındaki saat farkı 4 saate çıkmıştı.









Akşam onları yatırırken belki 4'er saat uyuruz diye biz de annemle çocukları paylaşıp yattık. Annem doğru çocuğu seçmiş çünkü neyseki Ela o gece bir kere ateşi çıkarak anneme uykusunu uyuttu. Fakat ben yarım saatte bir uyanıp ağlayan bir çocukla sabahı ettim. 2 kere ateşi çıktı ama boğazındaki ağrı yüzünden sürekli uyanıp bir de üstüme çıkıp öyle uykuya daldı. Sabah olduğunda Ece dünkünden de kötüydü çünkü bu sefer de kolları ve bacaklarında içi su dolu lezyonlar çıkmıştı. Ve Ece bana tam anlamıyla yapıştı. Öyleki mutlaka kucağımda olacak ve ben ona sarılıcam. Hem de bir elimi başka birşeye uzatmamı bile kaldıramıyor. Mutlaka iki elimle birden ona sarılıcam. Nerdeyse tüm öğleden sonrayı da böyle geçirdikten sonra akşamüstü kontrole gittik ve tahmin ettiğimiz üzere bir su çiçeği durumu ile karşı karşıya olduğumuzu anladık. Zaten ondan sonra lezyonlar da hızla arttı ve bademciklerinin bile üstünde lezyon olduğundan az birşey yemesi hiçbirşey yememesine dönüştü. Bugünü de çok zor geçirdikten sonra yataklarına yatırdık. Bakalım bizi yarın ve sonraki günler neler bekliyor. Nasıl tatilim harika değil mi? Kıskandınız değil mi? Antalya, deniz güneş oh mis mis.








Not: Fotoğraflar eğlendiğimiz başka bir günden.