19 Nisan 2012 Perşembe

Ev'deki Değişiklikler

Evet evdeki mobilyalar yenileniyor. Aşağıdaki mobilyaları İKEA'dan almadık. Size çok yakın zamanda kocanın yaptığı divanı anlatmıştım. İşte bunlar kocanın projelerinin devamı. Hızını alamadı. Yabancı bloglarda insanların evlerini nasıl başdan yarattıklarına çok özenirdim. Ama benim bu konudaki yeteneğim sıfırın da altında.

Üstteki çocukların masa ve sandalyeleri. Artık üstü yazılıp çizilmekten görünmüyordu. Önce bunları boyadı nasıl tamamen yeni gibi değil mi?



Bu bankı kapının girişine yaptı. Evet evet başdan kesip biçerek elleriyle yaptı. Altını da ayakkabılık gibi kullanacağız. Hatta sepetler var gözümün önünde.






Bu sonuncusu yapım aşamasında. Kendisi bir yatak. Ece'nin yatağı olacak. Eğer Ela bırakırsa içinde yatacak kızım. Hal böyle olunca eline bir liste vermek üzereyim. Bakalım önümüzdeki günler neler değişicek evimizde.



15 Nisan 2012 Pazar

EcE 19 aylık


Evin en küçük insanı Ece hanım gelişim basamaklarını birbir tırmanarak sonunda 19 aylık oldu. Haa oldu da ne oldu. Daha fazla canımıza okumalar, daha fazla itiraz, daha fazla ''o menim'' demeler başladı. Uyanın ey ev halkı evde bir toddler var yine, tekrar, aman allahım. Ela'nın melekleşme sürecini daha yeni yeni bitiriyorken alttan gelen cenaplar toddler olup o meşhur ''ıııh''lara başladı bile. Geçtiğimiz gün bir toddler için en bilindik hareket olan kendini bir balık gibi kollarının arasından kayarak yere bırakma ve orda tepinme hareketini kendisinde görünce bizi neler beklediğini film şeridi gibi gözümün önünden geçirmeye başladım. Evet şimdilik ablası olan cengavere göre daha sakin ve kolay bir bebek. Hep öyle oldu. Ama ne olur, Ece hanım neler yapar merakla bekliyoruz.

Dil gelişimi hızla ilerliyor. Komutlar da vermeye başladı ki yandık. ''Aç, kapa, aşağı, dit (git)'' en favori komutlarından. Onun istediği tarafa bakmıyorsak, gelip saçımızdan tutma hareketi ile ittire kaktıra o tarafa baktırmalar da sevilen hareketlerden. İnce motor gelişimi oldukça iyi gidiyor. Yemeki kendi yeme, sonra en sevilen 10 hareketten biri olan yağlı elleri ile kendi saçlarını sevme de çok başarılı devam ediyor. Beğenmediği gıdayı olduğu yerde yere bırakma da tutulan davranışlardan.

Smilekids'de ''Baby Gym'''e devam ediyor Ece. Ve artık kendi kendine takla denemekten biz bıktık, o bıkmadı. Ama kaba motor gelişimine çok faydası olduğunu söyleyebilirim. Yaşıtı çocukların alttan baktığı yerlere tırmanma bunun bir göstergesi. Bu davranışı örümcek insan ablasına benziyor ama tek fark Ela gibi gözü kara değil. İşte aynı anne baba büyütüyor. Üstelik Ece'yi daha fazla ittiriyorum ''hadi sen yaparsın''larla. Ama Ece cesur değil hatta korkak bile denebilir. Ablasından ayrılan en büyük karakter özelliği de bu.

Ece beni şimdiye kadar yoran bir çocuk olmadı. Hep akşam yattı sabah kalktı. Hep sakindi. Bugünden sonra neler yaşayacağız, heyecanla bekliyorum. Benim küçük kuzum 19 aylık oldu. Zamanın geçiş hızına şapka çıkarmamak elde değil.



12 Nisan 2012 Perşembe

Anne Sütü Gerçeklerinden


Günde bir-iki kere emen 2.5 yaşındaki bebeği varmış annenin. Bir bilimsel araştırma için 6ml süt sağmış elle. Sonra iki kere daha gidip 5 ve 7 ml vermiş. Bakın icinde kaç tane hücre saymislar labda:

668,317 22,598 Std Err
1,157,559 39,142 Std Dev
37,717,760 1,275,389 Average
38,023,109 1,285,714 7 9,000,000 3 36,438,137 1,232,120 5 6,160,600 2 38,692,035 1,308,333 6 7,850,000
1 cells/oz cells/mL mL Total Cells Donation 

5 ml sütde bile 1.232,120 tane hücre sayılmış. Bu hücreler yaşayan hücreler. Çoğunlukla kök hücrelerden. Araştırmayı okudum. Kısacası anne sütünde canlı hücrelerin bir karışımı bulunuyor. Anne sütü yeni doğan ve bebek için bir besinden çok daha öte. Bu hücreler bağırsağın mukozal tabakası tarafından emiliyor ve bağırsağın normal fonksiyonlarının devamına olanak sağlıyor. Yine araştırmaya göre çok ilginç bir sonuçla karşılanılıyor. Daha sonraki yaşlarda annelerinden böbrek nakli olan yetişkinlerden uzun süre emzirilmiş olanların vücutlarının böbrekleri reddetme oranı çok çok düşük oluyor. 2 yaş ve daha üstü emzirilen çocuklarda annenin bağışıklık hücrelerinin çocuğun bağışıklık sistemini desteklemesi emzirilme bittikten çok daha sonra da devam ediyor. 

Kaynak : http://lactationnarration.com/index.php/2012/02/how-many-cells-are-in-your-breast-milk/

imza: 45 aydır emziren bir anne

11 Nisan 2012 Çarşamba

Bizden haberler

Olmadı mı olmuyor. Başına oturmayınca yazamıyorum. Neden bilmiyorum, şu sıralar hiçbirşeye yetişemiyorum. İş, çocuklar, yazılar, ev bölündükçe bölünüyorum. Bu şikayet olarak algılanmasın. Çok keyfim yerinde bir türlü kafamı sıkıntıya yoramıyorum:) Neyse zaman nasıl geçiyor anlamış değilim. Son zamanlarda yazı yazamamam kadar beni üzen birşey yok. Ben de işlesin demir paslanmasın diye yazmış olmak için yazmaya karar verdim.

- İşlerim yoğunlaştı. Keyfim yerinde. Mini mini bebeklerle çalışmak çok huzur verici. Kafamda çok proje var. Kafamın hızına yetişebilmem mümkün değil. Atölye'mi takip ediyorsunuz değil mi? Stüdyomu açma hayalim yakınlaşıyor sanki. Kimbilir belki düşündüğümden yakın olur.

- Burası Ela'nın uydusu ama Ela hakkında yazamaz oldum. Ela kocaman bir çocuk oldu resmen. Konuşması ve anlattığı hikayeler ile bizi sürekli yolculuklara çıkarıyor. Hele bir İstanbul yolculuğu yaptık ki. Talepleri ile bizi çok şaşırttı. ''Beni daha eğlenceli yerlere götürün''ler, ''Azıcık da hayvan görelim''ler. Sonra bir farkettik ki kızımız 4 yaşına yaklaşıyor. Bu bana inanılmaz gelse de kendini artık iyice gösteriyor. Öteki hayatından bahsediyor Ela. Çok acaip. ''Ben öteki hayatımda tavşandım. Ondan önceki hayatımda prensestim. '' falan diyor. Uzay'da ve güneşde gördüklerini anlatıyor. Aklım almıyor böyle şeyler hakkında konuşmasını. Biryerden sonra sizden çıkıyor çocuk. Kendisi öğrenmeye başlıyor. Alabildiği tüm kanaldan aldıklarını birleştirip size satıyor. İnanılmaz.

- Ece son ayında tarif edilmez bir hızla konuşmaya başladı. Kelimeleri çok düzgün söyleyemiyor ama 3 kelimelik kompleks cümleler kurmaya başladı. ''Men şüt iştiyoyum, men aşaıı iştiyoyum'' gibi. ''Baba ditti, anne ditti.'' Çok net söylüyor. Her gün yeni kelimeler de eklemeye başladı. Çocuk biryerdeki gelişim düğmesini açınca üstüne gitmek lazım. Ben de şu ara sürekli ona yeni şeyler tanıtıyorum. Masala ve şarkıya başladık. Bir ''altında, üstünde, sıcak, soğuk'' gibi kavramları söyleyeceği durumlar yaratmaya çalışıyorum. 19. ay tam zıtlıkları anlamaya başladığı dönem. Bu dönemle ilgili bir de yazı yazayım. Umarım...

- Evdeki marangozluk çalışmaları son gaz devam. Yakında yepyeni masif bir eve sahip olacağız sanırım.

- 2 hafta sonra İstanbul'dayım tekrar. Bebek çekmeye gitsem de bu İstanbul seyahatlerine bayılıyorum. Denizin kokusu bile çok iyi geliyor.

Şimdilik benden bu kadar. Daha sık yazmaya çalışacağım.

6 Nisan 2012 Cuma

Yaş 35, Yolun Başı



Bugün itibariyle dolu dolu 35 yaşımı doldurmuş bulunuyorum. Ben küçükken 35 yaşındaki insanlar için ne kadar büyük hatta yaşlı diye düşünürdüm. Şimdi 35 yaşındayım ve hiç de yaşlı hissetmiyorum. Hatta içinde bulunduğum konum itibariyle kendimi yolun başında gibi hissediyorum. Geçtiğimiz 4 sene hayatımın hem en güzel seneleriydi, hem de hayatımdaki en büyük değişikliklerin olduğu yıllardı.

10- 20 arasını doğru düzgün hatırlamıyorum. Sanki daldan dala uçan kelebek gibiydim. Ruhum yani, huysuz, hırçın ama bir o kadar da neşeli bir yapım vardı. Sürekli gezmek isteği duyardım ve dersler hiç umrumda değildi. Tabii ki hayatımın en uçarı ve bir o kadar da mücadeleli yıllarıydı.

20-25 arası çok sancılıydı. Evet çok gezdim, çok çok gezdim. Ama işe başlamam, paramı alamamam, başka işe geçmem, kazık yemem, daha düzgün bir işe geçmem, bir yandan da aşık olmam, önce onunla savaşmam sonra sulh imzalamam bu yıllara denk geliyor. 25'ime geldiğimde artık son 5 yılın yorgunluğu ile işim oturmuş ve çalkantılardan sonra durulmuş düzgün bir ilişkim vardı herşey ciddileşiyordu. Bu arada hırçın ve agresif ruhum durulmaya ve empati duymaya başladı. Başka insanları anlamaya çalışmaya, başka kültürdeki insanların da insan olduklarını görmeye başladı. Bu ilişkime ve işime de yansıdı. Daha huzurlu bir ortamım oluşmaya başladı.

25-30 arası çok keyifliydi. Evlilik, kendi yuvam, kendi borum. Sorumsuzca gezmeler, tozmalar, arkadaşlar. Daha huzurlu bir hayata geçiş. Küçük çalkantılar, kafa boşaltmaca. Çok çalışma, çok çok çalışma. Yorgunluk.



30-35 yaş arası. Kendimi bulma. Gerçekten kendimi bulma. Yeniden keşfetme. Doğurganlık yılları. Her şekilde. 2 tane güzel kız doğurdum. İlk kızımın doğumundan sonra onu kendim büyütmek istediğime karar verip işe ara verince boşluğu önce yazı yazma ile doldurdum. Bir baktım ki bu işten çok keyif alıyorum. Yazdım, yazdım. Komik yazdım, okundu; ciddi yazdım, okundu; eleştirel yazdım, okundu. Anladım ki kendimi konuştuğumdan bile iyi ifade ediyorum. Bayıldım yazmaya. Kızlarımı bir yandan büyütürken, yazılarım da bir yanda büyüyüp durdular. Daha birinci kızım bebekken ikinciye hamile kalmam ve onu doğurmamla lohusa kafam dağılmadığı için çok az çalışabildim. Ama ikinci kızımdan sonra işimde de yeni yönler keşfetmeye başladım. Başladım çizmeye. Çizdim, tasarladım, biraraya getirdim. Bir baktım yıllardır animasyon çizen ben, başka birşeyler yapıyorum ve insanlar talep ediyor. Ben yaptım, onlar talep etti. Sonra baktım yapıyorum yapıyorum malzeme lazım istediğim malzeme yok, başladım istediğim malzemelerin fotoğraflarını çekmeye. Önce bir kursa gittim daha iyi çekmek için. Sonra grafik bilgimle fotoğraf bilgimi birleştirip başka ürünler yapmaya başladım. Sonra bambaşka bir dünyaya daha girdim. Başladım bebeklerin fotoğrafını çekmeye. Hayatın akışına kendini bırakmayı öğrendim ben bu yaşımda. Stressiz, acele etmeden hayatın akışına kendini bırakıp, tutkunu olduğun bir iş yaparsan hep daha iyiye gidersini öğrendim. İçinde de insanlık ve sakinlik ve dinginliği bulduysan keyifli bir hayat yaşarsını öğrendin. Şimdi doğumlara giriyorum, insanların en özel günlerine tanıklık etmeye. İnanılmaz bir deneyim. El ele tutuşmalarına, yavrularına hoşgeldin deyişlerine, ağlamalarına, dışarıda bekleyen anne babaların nasıl endişe duyduklarına tanıklık ediyorum. Her seferinde onlarla yaşıyorum tekrar tekrar. Annelerin elini tutuyorum, çenemi tutamayıp karışıyorum ''şöyle emzirceksin, soğuktan birşey olmaz bebeği kalabalığa sokmayın'' falan diyorum. Orda da annelik yapıyorum. Beni böyle bir insan yapan asıl şeyi, anneliği.

2 kızıma çok şey borçluyum. Annelik beni bambaşka bir insan yaptı. Öncelikle hayatta en başarılı olduğum şeyin annelik olduğunu gösterdi. Sonra başka başarılı olduğum yepyeni şeyler olduğunu gösterdi. Daha sakin, daha huzurlu, daha az şikayet eden, daha çok empati yapan, daha üretken, daha doğurgan.

Sevgili Kızlarım.
35. yaşımda çok şey öğrendim hayattan. Artık ne istediğimi biliyorum. Hayatta ''keşke''lerin yerini çok azalttım. Sevilmek yerine sevmeyi öğrendim. Hiçbirşeyin göründüğü gibi olmadığını öğrendim. Yargılamamayı, anlamaya çalışmayı öğrendim. Herşeyin bir nedeni olduğunu en kötü görünen günlerin bile aslında hayırlı olduğunu gördüm. Daha çok affediyorum, daha çok hataları örtüyorum. Kızmamayı öğrendim. Şairin dediği gibi yolun yarısında değil daha yeni bir hayatın başında olduğumu hissediyorum. Her birinizin doğduğu gün annenizin içinden de yeni biri doğdu. Sizinle yaşadığım hergün benim için çok güzel ve anlamlı. O yüzden günlerimi küçük şeylere kafa yorarak geçirmemeyi öğrendim. İnsanlara umut dağıtmayı, karşılıksız yardım etmenin ve beklemeden vermenin ne kadar haz verir olduğunu da babanızdan öğrendim.

Sevgili Kocam;
Senin birgün büyük bir marangoz, balıkçı, tamirci, maketçi, ikebanacı, senarist, fotoğrafçı, ahçı olamayacağını biliyorum. Benim için değil bilgisayar için doğmuş olduğunu da söyleyebilirim ama senin harika bir baba ve koca olduğuna eminim. Umarım kızlarımızı beraber büyütürüz.

Sevgili Annem ve Babam,
Biliyorum sanıyorsunuz ki sizi anlamıyorum. Sanıyorsunuz ki takdir etmiyorum. Her anne baba öyle sanır. Ama ben büyüdükçe çocuklarımı büyüttükçe sizi daha iyi anlıyor ve daha çok takdir ediyorum. Bana kazandırdığınız her güzellik için, sınav verdirdiğiniz her mücadele için teşekkür ederim. Sizi seviyorum.

Şairin dediği gibi yaş 35 ama ben yolun başında hissediyorum.

5 Nisan 2012 Perşembe

Toksik Olmayan Ev Yapımı Oyun Hamuru

Ev yapımı oyun hamurunu yapmak çok kolay. Ve muhtemelen içeriğe evdeki dolabınızda sahipsiniz.
Şunlara ihtiyacın olacak:
  • 1 bardak un;
  • 1 bardak ılık su;
  • 1/4 bardak tuz
  • 1 yemek kaşığı zeytinyağı; ve
  • bulabilirseniz 2 çaykaşığı tartar kremi.
Un, tartar kremi, ılık su, zeytinyağı ve tuzu karıştırın. Karışımı oyun hamuru haline gelene kadar orta ateşte pişirin. Ateşten alın ve dokunmak rahat olana kadar ılınmasını bekleyin. Yoğurun. Renk katmak için şalgam veya meyve suyu deneyebilirsiniz. Bakteri olmaması için E Vitamini kapsülü de ekleyebilirsiniz. Çok sıkı kapatılmış bir kapda saklayabilirsiniz.