Sabah kalktık, tam kahvaltı falan hazırlığı derken bir telefonla dedemin küçük tansiyonunun 15'e çıktığını ve fıtık benzeri bir ağrıyla yerinden kalkamadığını öğrenince annem acilen dedemi acile götürmeye çıktı. Saat sabahın 8'i itibari ile tam enerji iki veletle evde kalınca, bir cesaret denize götürmeye karar verdim.
Kahvaltımız bittikten sonra (artık kahvaltıyı anlatmıyorum) eşyalarını hazırlamaya başladım. Ama sanki geri geri hazırlıyorum. Bir şey koyuyorum çantama 2 şey daha aklıma geliyor, bir tane daha koyuyorum Ece bazılarını geri çıkarıyor. Onları yerleştiriyorum, Ela'nın kakası geliyor. Ela'yı kakaya oturttum. Ece kapının girişindeki ayakkabıları yere döktü. Ayakkabıları topladım, Ece'yi sabitledim, Ela kakasını yaptı. Poposunu temizledik. Giyindi, ben giyindim, sularımızı şapkalarımızı aldık. Ece'yi aldık, çıkıcaz Ece kaka yaptı. Ece'nin poposunu yıkarken, Ela portakal suyunu üstüne boca etti.. Onu sabitleyemiyoruz da. Ece'yi yıkadık giydirdik, Ela'nın üstünü değiştirdik. Evden çıktık. Denize sorunsuz gittik. Hatta denize sorunsuz girdik.. Oynadık, güldük eğlendik.. Denizden çıktık.. Elimde getirdiğim pet şişelerden birini Ece'ye birini Ela'ya döktüm. İkisini de sorunsuz giydirdim, eve giderken mutlaka almam gereken şeyler olduğunu farkedince ne kadar zor olabilir ki, ikisini de alışveriş arabasına koyarım diye düşünüp markete gittim. Sonra olanlar oldu.
Bölüm 2
Bir paket Ben10 kartı satıyorum. Neden mi? Çünkü çocuklarımdan biri muhtemelen adını söylememe gerek olmayan olan market arabasına ben görmeden sokmuş ve ben eve gelene kadar farketmeden onları almışım. Nasıl oldu da alırken farketmedim diye soracaksınız değil mi? Şöyle anlatayım.
Siz hiç 2 çocukla markete gittiniz mi. Muhtemelen bazılarınız gitmiştir. Wipeout'da tuzaklar içinde yüzmeyi, Fear Factor'da öğle yemeği olarak domuz beyni yerken yarışmacı olmayı bir daha 2 çocukla yalnız markete gitmeye tercih ederim. Çünkü zaten markete gitmeyi sevmiyorum elimden geldiğince erteliyorum bir de hiperaktif 2 çocukla tahmin edilebilir mi. Bir deneyin. Tabii bir zaman geliyor ketçapla ne yiyebilirim diye düşünüyorsunuz ve anlıyorsunuz ki evet markete gitmem gerekiyor veya pazara. Ben pazarı tercih ediyorum aslında ama bu seferki maceramız market üzerine. Neyse bu macera başlamadan önce çocukları karşıma aldım ve bir açıklama yaptım. Açıklamayı Ece sevinçle karşıladı ve ne anladıysa ellerini çırptı. Ela ise aşağıdaki tepkileri gösterdi.
“Açıklama“ şöyle…
ANNE: “Markete gitmemiz gerek çocuklar.”
Çocuklar: “wauu wauuu wauu.“
Anne: “Hey, Ben de gitmek istemiyorum ama ya gideriz ya da soğanlı ketçap çorbası yeriz ve buğday kepekli kurabiye dişleriz.”
Çocuklar: “Waauuu waauu wauu“
Anne: “Şimdi kurallar : bana hiçbirşey sormayın, kasap bölümündeki etlerin folyo ambalajlarına parmak sokmak yok, fizik kurallarını test etmeyin, manav bölümündeki portakallarla beyzbol oynamayın, ve hepsinden önemlisi büyük olan küçük olanı reyonda bırakmaya çalışma. Yine.”
Tamam çocuklara kurallar anlatıldı. Gitme zamanı.
Bebeği kanguru ile vücuduma taktım, Ela da market arabasındaki yerini aldı ama ilerleyemiyoruz. Çünkü nereye yaklaşsam Ece bir tarafdan birşeyin ucundan tutup çekiyor, Ela birşeyleri karıştırıyor. Tam onları topluyorum ilerliycem, yine hoop başdan. Neyse
Bu noktada bir kadın iki çocuk ve market arabama bakıyr ve ''İkisi de sizinmi?'' diyor. Yok başkasına iyilik olsun diye iki bebekle markete geldim diyeceğim geliyor ama kadına ''Evet'' diyorum.
“OOO maşallah iyi idare ediyorsunuz”
“Sayılır” diyorum gülerek. Bunu daha önce duymuştum. Aslında bunu her gittiğim yerde duyuyorum.
Artistik olarak meyvelerin yerleştirildiği meyve standından başladık. O yığının en altındaki elmada bir çocuğun ellemeden duramayacağı birşey vardı kesin. Çocuk o meyvaya resmen çekildi. Elmaların aşağıya yuvarlanış seslerine döndüm. İndiana Jones gibi kızım devrilen tüm o hazineye doğru yönelmişti bile. ''Anne gördün mü? Bunu hiç düşünmemiştim''. Eminim canım dedi iç sesim.
Çocuğa doğru döndüm ve ve kızgın bir iç çekişden sonra ''Sana çıkmadan önce demedim mi canım, bir yığının altından birşey çekmeni istemiyorum diye???”
“Hayır. Bize dedin ki bir yığının alt tarafından kutu çekmeyeceksiniz. Elmalarla ilgili hiçbirşey söylemedin.”
Bir süperinsan eforu ile, çocuğumu aya yollamak ile ilgili olan dürtüme engel oldum ve pozitif üzerinde odaklanmaya çalıştım - çocuğum aslında beni dinledi ve ne dediğimi hatırladı!!! Kendi kendime bir daha çocuklara market alışverişi dersi verirken daha spesifik olmam gerektiğine dair bir not düştüm.
Küçük bir çocuk bize baktı ve ''Bu çocuklar sizin mi?'' dedi.
Elma olayını düşünüp, ''Hayır, canım. Beni şimdi takip etmeye başladılar. Daha önce onları hiç görmedim.'' dedim.
Sonra, fırın bölümüne yöneldik ve tabii herşey çok güzel kokuyor. Güzel simitler almayı ve bütün gün arada ellerine vermeyi planlıyorum. Diyetim yüzünden muffinlerin, keklerin, pastaların, ekmeklerin olduğu bölümü hızlı geçmeye çalışırken, ''Alabilir miyiizzz'' sesleri başladı.
“Kek alabilir miyiz?”
“Hayır.”
“Pasta alabilir miyiz?”
“Hayır.”
“Kurabiye alabilir miyiz?”
“Hayır.”
“Çikolatalı kek alabilir miyiz?”
“Hayır.”
Bu noktadan sonra dururlar diyorsun ama hayır, yeni başlıyorlar.
Fırın kısmında, kek veriyorlar hediye. Ela ondan bir tane alıyor. Sonra sevmediğine karar veriyor ve sonra elime tükürüyor. (Anneler bunu yapıyor. Elimizi çocuklarımızın ağzına götürüyoruz ki içine tükürsünler. Yere tükürmeleri yerine elimizde çiğnenmiş kekle dolaşıyoruz. Neden bilmiyorum ama herhangi bir anneye sorun, size aynısını söyler.) Tabii etrafda çöp bulamadığım için tek bir yandan bu pisliği atıcak çöp ararken bir yandan da alışveriş yaparak Ece'yi kontrol etmeye çalışıyordum.
Et reyonunda, küçük bebeği olan bir kadın sordu, ''İkisi de sizin mi?'' Ona ''Evet ama birini satmayı düşünüyorum.'' demek istedim ama onun yerine ''Evet'' dedim.
(Bu arada hala çöp arıyorum..)
Et reyonundan sonra çocuklarımın ilgileri bitti. Onlar alışverişi bitirdi ama benim daha işim vardı. Burda alışveriş arabasından tutmaca ve altındaki bölmeye girmece oynanmaya başlandı 1 no'lu çocuğum tarafından. Ve bunu öğrettiği için kime teşekkür edebilirim. Tabii ki ''kocam'' olarak da bilinen 3 no'lu çocuğuma. Ekmek alırken kızım arabadan indi oraya buraya koşup çarpmaya ve bizi marketten attırmak için uğraşmaya çabalıyordu. Sonunda kafasını büyük bir karton kutuya çarptı ve durdu. Bu arada 2 no da bluzumu çekerek memeye ulaşmaya çalışıyordu. Onu da biryandan durdurmaya çalışırken 10 yıl önceyi birden hatırlayıp böyle bir günü yaşadığıma şoklar içerisindeydim.
Ve evet! sonunda kek parçasını elimden atacak biryer buldum. Bu noktada Ece bulunduğu yerden sıkılmış kendini ittirerek çıkmaya çalışıyordu. Bu çocuk kendine bir hasar vermeden 1 yaşına yaklaştığı için çok şaşkınım. Onu kangurudan çıkarma çalışması sırasında alışveriş arabasının demirini tutup kendine doğru çekti ve o demir askı ağzına vurdu. O ağlamaya başlayınca, Ela da ''Ben yalnız kalıyorumm'' diye ağlamaya başladı.. Oralarda biryerde benim film koptu sanırım. Sonrasını nasıl getirdim, listemdekileri almayı başardım mı bilmiyorum ama bir daha uzuuuun bir süre 10 yıl falan böyle birşey yapmayacağıma yemin ettim. Bir şekilde eve 4 saatten az bir sürede işimi bitirebildim. Çıkarken bir de ''anne, anneee, anneeee''. O arada anne kasiyerle konuşuyordur.. Konuşamadığı sürece ''annee''lerin tonları yükselir. Sonunda ''efendim kızım''. Allahım nirvanaya ermiş olmalıyım. Dönüp sakince ''efendim kızım'' diyebiliyorum.. ''Sakız alabilir miyiizz?'' Lüüütfeeen''. Hangi kötü ruhlu insan çıkış noktalarına sakız koyar ki.. Annelerinin, içerde tamamen suyunu sıkan çocuklara karşı gardlarını tamamen indirmiş olduğunu, ne alırsa alsın yeterki bir an önce çıkalım diye düşünebildiğini ve buraya ne konsa alacağını bilen birileri olmalı.
Fakat bana ekstra pahalıya da maloldu.
Alışveriş arabasını boşaltırken, çocuklarımın bilinçli bilinçsiz bazı şeyleri kutumuza eklediğini farkettim. Orda bir paket çikolata ve kedi mamasını farkedip hemen eledim ama bir şekilde Ben10 kartlarını gösmemiş almışım. Bu arada kasiyer de geçerken ''İkisi de sizin mi?'' diye sordu. Acaba anne gibi mi gözükmüyorum. Yoksa bu kadın bunlara hayatta bakamaz gibi bir havam mı var. Nedir bilmiyorum ama dünya üzerindekiler bu ikisinin de benim olduğuma şaşırıyor. Aslında ben de bazen şaşırıorum ama neyse.
Sonunda eve döndük ama ben bitkin çocuklar aynı enerjileri ile devam. Bu noktada ne yapılcak, nasıl yapılcak ben yitirdim sözcükleri. Siz biliyorsanız bana da yardımcı olun.
8 yorum:
şimdi çok zorlu bir yaşam ama onlar seni büyüdükleri zaman o kadar rahatlatacaklarki sorma eğer kızım olacağını bilsem anında doğururum çünkü kardeşim var ve birçok zaman demişimdirki sen neden bır kız değilsin neden benimde bir kız kardeşim yok bu hayatta kız kardeş kadar değerli bişey yokmuş ben bunu bilir bunu söylerim ne güzel hiç yanlızlık hissetmiyecekler allahım benim kızımada bir kız kardeş versin aminn hatta doğursammı ki?
Evet evet sen birkaç yıl sonrasını düşün evinde iki genç kız sana hiç iş bırakmayacaklar Eceee dicen terliğin, Elaaaaaaa dicen çayın gelecek. ohhh miss gibi :)
Evet ben bir Balık burcuyum
Kitap yazmalısın,cunku ben okurken ,italyan komedi romanlarından birini okuyorum sandım :)))))))))))
:) aynı şeyleri yaşıyoruz. Tek fark senin uyuyan bir bebeğinin olması bana gece de huzur yok..
Neyse ki sağlıklı ve büyüyorlar..
Uzaktan bakınca okadar tatlı ki kızların senin anlattıkların sanki bir masal gibi geliyor kulağa :))
ay koptum valla:))) yalnız iyi ki kasaların yanında sakız var, ya çok daha pahalı başka şeyler olsaydı??
bu arada ben denizde sorun yaşarsınız sanmıştım, marketler daha tehlikeli demek
Ele tükürme kısmında ( ve bir çok yerde )tamamen katılıyorum.Çok güldüm gecenin bu vakti.Yaşadıklarımın benzerini başka dilden komedi tadında okumak iyi geldi bana :))
koptum varya.kesin cennetliksin.ben cesaret edemem.evet market kasalarının yanındaki bölümlere hep çocuklara yönelik şeyler koyuyorlar.almadan çıkana aşk olsun.
süpersiniz:) ben de kucağımdaki slingin içinden kızım postanedeki herkeze daha 6 aylıkken gülücükler atarken çok seviniyordum onunla dışarı çıkmaya cesaret ettiğime. Ancak ikincisi ile çıkmak!tebrik üstüne tebrik diyorum:)
Yorum Gönder