Ece ve bir başka çocuk evde birbirlerinin varlığını umursamadan oynuyorlar. (Bu çocuk gelişiminde yan-yana oyun diye geçiyor. Hatta ''paralel oyun''. Not alın. Test yapacağım.) Ece bir an bakar. Diğer çocuğun elinde bir oyuncak var. Daha iyi bir oyuncak. Veya Ece'nin oyuncağı. Bu böyle süremez. Ece kalkar, elini çocuğun yüzüne iter. Sertçe. (Ece'nin ilk toddler deneyiminde benim ''Hayır, itmek yok'' sözlerimi kesinlikle duymaz. ''Çok geç anne, çok geç.)
Şimdi Ece'nin elinde göz dikilmiş oyuncak duruyor, fakat, hmm diğer çocuk ağlıyor. Zavallı diğer çocuk. Ece ayağa kalkıyor. Diğer çocuk çekiliyor. Korkmaaa! Ece sadece sevmek istiyor. Ece diğer çocuğa kollarını hassas bir şekilde hafif dizlerini bükerek doluyor ve öpücükle sevgisini gösteriyor. Yüzüne, kafasına öpücükler. Diğer çocuk hala emin görünmüyor. Ece atıştırmalık birşeyler arıyor, kuru üzüm var mı acaba etrafda? Belki de fındık falan? Diğer çocuğun yüzü nugget gibi gözüküyor. Ece bir öpücük daha planlayarak çocuğa çok yaklaşıyor ve sertçe suratını çocuğun suratına öpmek için atıyor. Diğer çocuk düşüyor ve ağlıyor. İki çocukda anneleri tarafından güvenli sulara çekilene kadar Ece'nin atakları sürüyor.
Ece bu sevgi modundayken de ben diğer annelere çocuğumun tercümesini yapıyordum. ''Seni incitmek istemedim tatlım. Biliyorsun seni seviyorum. Senin huyun bu. Neden böyle olmak zorundasın? Hadi ama. Bir daha yapmıycam, bir öpücük ver bana.'' Bazen güldüler, bazen de beraber düşüncelere daldık. Ve Ece toddler olmaya giden yolda ilk adımını atmış oldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder