9 Nisan 2010 Cuma

İstanbul Gezegeni

İstanbul gezisinden birkaç ilginç anım kaldı. Orası mı ilginç, ben mi hafta sonu ilginçlikleri çekiyordum bilemiyorum.. İşte yaşadığım gariplikler

1. Grupla birlikte otelimize dönerken sırt çantamla annemden birkaç adım önden yürüyordum. Tanımadığım ama gruptan bir kadının anneme, çantasının ağır olmasından yakındığını duydum. Annem de "Çok yürüyeceğimizi biliyorduk biz ona göre bir sırt çantası aldık" dedi. Birşeyler daha mırıldandılar. İlgilenmedim. Kadın sonra birkaç adım hızlandı bana yetişti ve "Hanım kızım şu çantanın bir ucundan da sen tutarmısın? Ağır da dedi". Çok şaşırdım. Kadın yaşlı da değildi, daha önce kimse sokakta benden çantasını taşımamı istememişti. Ben de "Taşıyamam, zaten hamileyim" dedim. Kadına çok gıcık olmuştum. Hamile olmasam bile kimsenin çantasını taşımam gerekmiyor.

Annem duymuş olmalı ki laf attı. "Eğer yardım edebilecek olsa bana yardım eder herhalde. Ona göre eşya getirseydiniz" dedi.
Kadın densizliğini artırarak anneme "Ay kusura bakmayın ben hamile olduğunu anlamadım, sadece şişman zannettim" dedi. Ne diyeceğimizi bilemedik. Uzaklaştık.

2. Anadolu Kavağı'na gittiğimizde, deniz kenarında balık yiyelim diye bir balık lokantasına oturduk. Ben de tam denizin kenarında bir sandalyeye oturdum. Yemekleri söyledik, bir ara eşofmanımın sandalyeye hafif yapıştığını farkettim. Bacağımı kaldırmaya çalışınca bir de baktım ki eşofmanım sandalyeye yapışıyor. Oturduğum sandalye boyanmış ve daha kurumamış. Buna inanamıyorum restoranda boyalı bir sandalyeye oturuyorum. Eşofmanımın arkası tamamen boya olmuş. Benden başka 3 kişinin daha pantolonları boya ama benimki en kötü.

Garsonu sakince çağırdık. Meramımızı söyledik. İlgilenmediler doğru düzgün. Yemekleri getiren garsona doğru yürüyüp tekrar söyledim. Ve garson "Napalım, onlar iki gündür öyle. Minder alsaydınız" dedi. İşte o anda içimdeki canavarın dışarı çıktığını hissettim. "Bu dedim sizin bahaneniz mi, ne demek iki gündür böyle. Bir özür dileyeceğinize, minder alsaydınız ne demek. Beni hiç ilgilendirmiyor sizin sandalyenizin ne durumda olduğu. Benim zararımı karşılayacaksınız." Bana "bağırmayın" falan dedi. Ama ben kendimden geçmiştim; "Size mi sorucam, istediğim gibi bağırırım. Size sakince söyleyecektim. Şimdi bana müdürünüz kimse onu çağırın onunla görüşücem" dedim. Tüm restoran ayağa kalktı. Başka garsonlar benden özür diledi. O densiz garsonu uzaklaştırdı. Ve annem benim daha fazla çileden çıkmamam için gidip Müdür'le kendisi konuştu. Sonunda güzellikle ilgilenecekleri yerde beni, yılda bir kere falan sinirlenen beni, hamile bir kadını çileden çıkardılar. En sonunda yediğimiz yemeklerin parasını ödemeyerek, zararımızı karşıladılar.

3. Tramvaya bindik. Otelimize gidiyoruz. Birden bir bağırışlar oldu. Adamın biri öbürüne "Sen ne biçim Türksün, böyle mi davranmamız gerek" diye çıkıştı. Önce ben hiçbir şey anlamadım. Sonra anladığım kadarı ile 2010 İstanbul'un da adamın biri genç bir turist kıza sarkıntılık yapmış. Bu adam da öbürüne bağırıyor. Sonra öbürü pişkin pişkin sanane diyince daha önce benden çıkan canavar, kızan adamdan çıktı ve durakda adamı kaptığı gibi indirdi ve tekme tokat girişti. Böyle bir olay eşimin de başına gelmişti hatırlıyorum. Otobüste küçük bir kıza sarkıntılık eden bir adamı, aşağı indirip paylamıştı. Aynı olayı bir daha görmek çok ilginç geldi. Keşke herkes böyle sorumlu olsa da bu cinsel tacizci insanlar elini kolunu sallayarak gezmese. Çocuklarımız büyüyor, çok endişe kaplıyor içimi.

4. İstanbul'dan trenle döndük. Uyuruz diye de yataklı trene bindik. Ben 10 sene sonra ilk kez trene bindiğim için unutmuşum çok şeyi. Neyse gece yatmadan önce son bir tuvalete gitmek için koridorda yürüyorum. Tren de çok sallandığı için kenardan tutunuyorum. Tonton bıyıklı bir kondüktör de karşıdan geliyor. Bana; "Doktor mu söyledi gezinmeni" dedi. Ben anlamadım "Efendim" dedim. "Doktorlar hamile kadınlara gezinmelerini söylüyorlar ya" dedi. Ben de "Lavaboya gidiyorum" dedim. Ama çok güldüm kendi kendime sonra. Böyle bir bilginin kondüktörden gelmesi beni çok şaşırttı. Yurdum insanı ne ilginç, kimden ne geleceği belli olmuyor.

Bu kadarı yeter herhalde. Bu kadar olay Ankara'da 1 seneden başıma gelmiyor. Ya ben çektim gariplikleri, ya İstanbul başka biryer.

4 yorum:

Burcu.. dedi ki...

demek istanbul'da 1 ay kalsan neler olacakmış.
garip bir şehirde yaşıyoruz vesselam.
her yerimizden hikaye fışkırıyor :)

Pratik Anne dedi ki...

Hepsine guldum ama tatile geldigimizde ayn iseylerin benim de basima gelecegini dusununce icim daraldi.
Ilk kadinin son lafina da koptum. Niye ya? Niye? Nerede egitiyorlar bu cinsleri?

saricizmeli dedi ki...

:))

bir önceki postu okudum. belki onu bakmazsın diye buraya yazıyorum.
hamileyken aldığım ilk hediye bir pedometreydi. sportline. her gün en az 10 bin atıyordum ben de. 15 bini gördüm bir ara:)) ama bu kadar kullanımdan pedometre çatladı.

sportline bulamadık tekrar, başka bir marka bulduk, ama hiç memnun kalmadım ondan.

odalarda adımölçersizim. hangi markayı, nerden edindin sorayım hemen.

Ela'ya Elondor'a ve sana sevgilerimle...

Eko Anne dedi ki...

Sarıçizmeli;
Ben Gop'ta Uğur Mumcu Cad. üzerindeki Pera Eczanesi'nden Omron marka aldım. Diyetisyenim oraya getirtiyor. bulabilirsin. çok çok memnunum..