15 Aralık 2010 Çarşamba

Bisiklet ve Dayım

Küçükken arkadaşım Cenk'e 7. yaş gününde bisiklet almışlardı. Cenk çok yaramaz bir çocuktu. Bisiklet alındıktan az sonra alıştırma tekerlekleri olmadan bisiklete binmeyi öğrendi ve mahallenin en havalı çocuğu haline geldi. Bazen annem işte iken anneannemlerin evinde karşı komşumuz olan Cenk'lerin evine giderdim. Ondan bir yaş küçüktüm. Cenk benimle hiç resim çizmek istemezdi veya oyun da oynamazdı. Ama apartmanda diğer kızlarla oyun oynarken de gelip herşeyimize burnunu sokardı. Yandaki yokuşdan bisikletini hızla sürer ve biz kenarda dururken önümüzden geçerken motorsiklet sesleri çıkarırdı.

Bir gün, oturup Cenk'in havalı olmasını seyretmekden çok sıkıldım. Ben de havalı olmak istedim. Cenk'den bana bisiklete binmeyi öğretmesini istedim. Yeterince kolay görünüyordu.

Bana nasıl oturulacağını ve nasıl pedal çevrileceğini anlattı. Üzerinde ben oturuyorken beni itti. Sanki kendim sürüyormuş gibiydim! Nerdeyse en iyi bisiklet sürücüsü olduğuma dair emin olmuştum.

Yandaki yamaçdan bir kaç kere beraber indik ve çıktık. Fakat 3. seferde, Cenk beni yamaçdan aşağı hafif itti ve "Bakalım tek başına yapabilecekmisin" dedi. Hafif çimenlik yamaçdan aşağı kendimi bıraktım sonra bisikletin bir tarafı bir meşe ağacına çarptı, ben bir tarafa bisiklet bir tarafa düşerek durduk. Cenk, niye böyle birşey yaptı bilmiyorum. Şakacılığı ve çocukluğunun verdiği öngörememe olduğunu düşünüyorum.

Yamacın sonunda yüzümde 2 yerden kan akarak yatıyordum ve bisikletlerin çok tehlikeli olduğuna, hiç yanaşmamak gerektiğine karar vermiştim. Nasıl o yaşdaki aklım böyle bir şeye karar verdi bilmiyorum ama o zaman bisikletlerin şeytan makineler olduğuna ve beni yokedeceğine ikna olmuştum.

6. doğum günüm birkaç ay sonraydı. Ve geldiğinde çok heyecanlıydım. Bir midilli veya uzay gemisi istemiştim (şimdi ne kadar gerçekçi olduğumu anlıyorum, aslında kendi küçüklüğümü biraz deşsem Ela'nın kime benzediği ortay çıkar) ve bana bir midilli alacaklarına nerdeyse emindim. Kalkar kalkmaz mutfağa, annem ve babamın yanına gitmiştim.

Annem bana hediyem için dışarı çıkacağımızı söylediğine bir midilli aldıklarına emin olmuştum. Canlı ve sürülebilir bir hayvanım olacağı için o kadar heyecanlıydım ki kapının yerini unutup bir süre içerde ata binermiş gibi koşturup durmuştum.

Kendimi kontrol etmeye muvaffak olup evin dışına doğru yolumu bulduğumda, arka bahçeye koşup orda bekleyen midillimle kavuşmak için can atıyordum. Hayretimi düşünün midilli yerine bir bisiklet orda duruyordu. Bir kaç zilisaniyede aşırı yüklenmiş doğum günü modundan annem babam beni öldürmeye çalışıyormuş gibi bir ruh haline geçmiştim.

Çığlık atarak ve ağlayarak doğum günü hediyemden uzaklaştım. Ailemin beklediği reaksiyon bu değildi tabikine.

Ailem muhtemelen ilk bisiklet maceramın beni nasıl travmatize ettiğini hafife almışlardı. Hemen zarar kontrol moduna girdiler. Çok güzel bir ses tonuyla annem ''Sana bisiklet binmeyi öğretmeme ne dersin?'' diye sormuştu. Yüzümü annemin bacağına gömüp daha çok ağlamıştım. Dayım ''Ben seni tutarken pedalleri çevirebilirsin! Çok eğlenceli olur'' demişti.

En sonunda beni nasıl ikna etti bilmiyorum, hatırladığım bir sonraki şey kuzenimin büyük bisikletinin selesinde oturmuş teröre uğramış gibi dayıma asılmamdı.

Dayım arkada oturarak yavaşça pedal çevirmiş ve beni bisikletlerin eğlenceli olduğu ve tüm kanımı emmek isteyen tehlikeli şeytansı yaratıklar olmadığı konusunda sakinleştirmek için elinden geleni yapıyordu. 5 dakika geçti ve hala bisiklet tarafından hunharca öldürülmemiştim, böylece biraz rahatlamaya başladım. Annem yolumuzun üstünde durup hayranlıkla seyretti. Bir anlığına harika bir aile zamanıydı.

Sonraki bir kaç dakika hayatımda bir dönüm noktasıydı. Dayım ve ben başka bir yüzeye doğru yelken açmıştık. Hafızamda sesini şöyle hatırlıyorum : "Haaaaaa... haaaaaa... haaaaaaa... çok eğlenceliiiiiiiii! Süüüpppppeeerr! Hayyyydddii çimleerdee süüüreeliiim!"

Sanırım yani öyle tahmin ediyorum ki bisiklet deneyimimi zenginleştirmek için dayım değişik yüzeylere doğru yönelmek istemiş, ve bisikleti çimlere doğru kırmıştı.

Nasıl oldu da kayaya çarptık ve ikimiz de alaşağı olduk ve yerlere saçıldık bilmiyorum; kesinlikle çok hızlı falan gitmiyorduk. Bildiğim tek birşey var ki dayımın ön tekeri kayaya çarptığı anda, zor kazanılmış güvenim de bir atılmış bir muz kabuğu gibi büzüştü.

Dayımın 110 kg'lık tüm bedeni dirseğimin üzerindeydi. Zorlukla dayımın altından kendimi kurtardım ve anneme koştum. Dayım utanç çuvalı gibi yüzüstü yerde yatıyordu.

Bisikletlere karşı korkum yaklaşık 6 yıl daha devam etti. Tüm arkadaşlarım bisiklete binip hava atarken, ben arkalarından koşup gururumu korumaya çalışıp fakat başarılı olamayan garip çocuktum. Yıllar sonra 12 yaşımda tekrar bisiklet denememi yaparken yine bana özgüven vermeye çalışıp bu sefer başarılı olan ve ondan sonraki 10 yıl boyunca bisikletin tepesinden inmememi sağlayıp aileme nerden aldık bu bisikleti dedirten yine dayım oldu. Bugün bu olayları hatırlayıp kendi kendime gülümsedim. Onu ne kadar az andığımı düşünüp üzüldüm biraz. Deli derlerdi ona; o deli, ele avuca sığmaz kişiliği ile bundan 14 sene önce 39 yaşında bizleri yine şok ederek aramızdan ayrıldı. Yaşasa şimdi 53 yaşında olacaktı. Yine eğlenceli başlayıp hüzünlü bitirdim yazıyı ama bu sefer elimde olmadı. Nur içinde yat dayıcım. Bana ve ailedeki tüm çocuklara sonsuz cesaret veren tek insan. Onun çocukları ile benim aramdaki farklara bakıyorum ve ondan çok ders alıp çocuklara vermek istediğim en önemli şeyin cesaret ve özgüven olduğunu artık biliyorum.

6 yorum:

elif ada dedi ki...

Ben de tanımak isterdim dayını. Bana bisiklet öğreten olmadı. 15 yıllık sürücü ehliyetim olmasına ragmen hala bilmiyorum nasıl bisiklet sürüleceğini. Bir gün Ada'yla birlikte öğrenmeyi umuyorum. Aslında özlemle o günü bekliyorum. Nur içinde, meleklerle birlikte uyusun dayın...

anne kaleminden dedi ki...

güzeldi...

Eko Anne dedi ki...

Umurcum;
umarım cok yakında ada ile sen de binmeyi öğrenirsin.. ben de kızlarla bisiklete bineceğim günlerin hayalindeyim şu sıra...

Adsız dedi ki...

Çok keyifle okudum...Sonunda da çok hüzünlendim...39 yaşında ölmek ne kadar erken, ne kadar acı:((...Bisikletten ben de çok korkarım...Kızıma alınmasına da bir türlü ikna olamadım. Eşim emrivaki yaptı, aldı ama bisiklet beni hep korkutur.Keşke binebilseydim.

sanberk dedi ki...

Dayın nur içinde olsun.

Adsız dedi ki...

Dayın için allah rahmet eylesin.
Bende 5 yaşında bisiklete binmeye başlamıştım mahalle arkadaşlarım öğretmişti her eve geldiğimde mutlaka ya dizlerim ya dirseklerim kanardı sonra sonra alıştım ve dediğin gibi bisikletin canına okuyuncaya kadar da bindim :)))