29 Ekim 2011 Cumartesi

Ece ile Aktiviteler

Ela okula başladığından beri Ece ile daha çok yalnız vaktimiz olmaya başladı. Bu da herşeyi keşfetme ve yeni şeyler öğrenme döneminde olan Ece için çok güzel fırsat oldu. Hemen hergün yeni aktiviteler yaparak gelişimine katkıda bulunmaya çalışıyorum. Her gün 2 kere dışarı çıkıyoruz genelde. Bir sabah kahvaltısından sonra aşağıdaki parka iniyoruz, kuş, böcek, ağaç, çiçek derken çok hızlı vakit geçiyor. Bir de öğle uykusundan sonra çıkıyoruz. Genel işlerimizi halledip biraz da parkda oynuyoruz. Evde olduğumuz zamanlar da bazen tek başına oynuyor, bazen de ben aktivite sunarak oynamasını sağlıyorum. İşte iki tanesi.

Kırmızı Renk Pekiştirme



Henüz renkleri öğrenebilecek durumda değil ama yine de biryerlere kaydettiğinden eminim. Sonra geri çağırabilmesi için kırmızı objelerle biraz oynadık. Bu tabi objelerin isimlerini öğrenmesi için de faydalı oluyordur.



Bir Kapdan Diğerine Aktarma

İnce motor becerileri için bir kaptaki objeleri diğerine aktarma aktivitesi.





28 Ekim 2011 Cuma

39 aylık Ela memeyi bıraktı - Geciken kreş tepkisi



Bu bir çağın sonu bizim için. Artık tekrar tek çocuk emziren bir anneyim. Ela resmi belgelere göre tam 15 gündür meme talebinde bulunmadı. Geçtiğimiz gün Ece'yi de emerken görmesine rağmen yine bir talebi olmadı. Bunu da bir fırsat bilerek artık nerdeyse ilkokula başlıycak kocaman kuzumuz Ela'yı memeden kestik. Zaten tüm arkadaşlarına anlatacak kadar anısı bile var. Onun çevresinde de benim çevremde de onun kadar emen olmadığına göre bir rekora da imza atarak bu çağı kapatmış durumdadır.

Kreşe ilk başladığı günlerde ''Hadi anne sen beni bırak git. Sonra alırsın'' diyen Ela hanım. Geçtiğimiz ay içinde hastalanıp 1.5 hafta okula da gidemeyince bu aralıktan sonra yan çizmeye başladı. Her gün sabah okula gitmeden önce, önce bir ''ne giyeceğim, hayır onu giymeyeceğim, benim hiçbirşeyim yok'' diye ergenlik krizleri geçirdikten sonra ya babasının ya benim dellenip elimize geçeni giydirmemiz veya bazen uzlaşmamız üzerine evden hadi diyince 45 dakikada çıkabilen Ela, bir süredir ''okula gitmeyeceğim, gitmek istemiyorum, oram ağrıyo, ben Ece'den de hastayım'' diye bahaneler öne sürüyor. Farkettik ki geç anladı ama Ece ile benim beraber olmamızı kıskanıyor. Aslında okulla ilgili bir problemi yok. Oraya gittikten sonra hiç problem çıkarmıyor ve bütün gün güzelce oynuyor, uyuyor, yemek yiyor. Ama aklı da evde kalıyor. Ben de mecburen, arıza çıkardığı günler sabah giyinip onlarla birlikte ''işe gidiyorum'' diye evden çıkıyorum ve Ela'yı işe bırakıp eve dönüyorum. Akşam yine gidip alıyorum. Ve ben de onlarla çıktığım zaman problem yaratmıyor. Gayet güle eğlene gidiyoruz. Neyse biz ne dönemler atlattık. Bu da bir dönem. Nabza göre şerbet veririz, geçer demek istiyorum.

Fırsat bu fırsat herkesin Cumhuriyet Bayramını kutluyorum ve böyle günlerde Cumhuriyet Bayramı etkinliklerini iptal eden zihniyeti kınıyorum..

25 Ekim 2011 Salı

İnsanlık

Deprem'de ölenlere allah rahmet eylesin, geride kalanlara sabır versin. Bundan sonra da orda hayat bir süre çok zor olacak. Elimizden gelen desteği yapalım.

Kahramanlar

Kahraman konusunu çok karıştırıyoruz. Şili'de maden'de kapalı kalıp 1 ay sonra çıkabilenler veya deprem'de enkazda kalanlar değil kahramanlar. Onlar sadece trajik olayların sonucunda orda bulunma şanssızlığı olan kurbanlar. Tabii ki hayatlarını bir hiç uğruna yitirmiş olmaları çok üzücü. Onlar için oturup ağlıyoruz. Kurtulmaları için dua ediyoruz. Heyecanla bekliyoruz. Bazıları mucize yaratıyor. Saatler, günler sonra gözlerini açarak enkazdan çıkarak herkese umut veriyor. Hepimiz onlar için çok mutlu oluyoruz. Yakalayacakları 2. hayat fırsatında onlara tanıklık ediyoruz. Ama..

Konumuza dönersek bu insanlar kahraman değil. Kahraman, kendi canını umursamadan enkaz altına elinde fenerle giren kişi. Kahraman, yangına dalıp çocuğu kaptığı gibi çıkan kişi. Kahraman, sıcak evinden kalkıp deprem sonrası olay yerine gidip 2 saat çadırda uyuklayarak bütün günü insanları kurtarmakla geçiren kişi. Kahraman, tüm doktor arkadaşları muayenesinde otururken bölgeye gidip muayene ve tedavi için zor koşulda çalışan kişi. Kahraman, kendi sonunu düşünmeyen kişi. İşte bazı insanlar doğuştan kahraman. İçlerinde kahraman yaşayan insanlar. Başkalarının gözünün yemediklerini hiç tereddütsüz yapan insanlar. Heryerde kahramanlara ihtiyacımız var. Zor günlerde daha çok var. Kahraman bulucu timler kahramanları tespit etmeli. Devlet kahramanları korumalı. Teşvik verilmeli, hayat şartları iyileştirilmeli. Çünkü onlara her yerde ihtiyacımız var.

İki gündür teknolojinin yeni ulaştığı nokta ile kahramanları artık daha çabuk farketmeye başladık. Heryerde onları izliyorum. Bence bu sefer de harikalar yaratıcaklar.

Aynı anneler gibi. Anne de kendini düşünmeden çocuğu için hayatını feda eder. Anne de başkalarının çocukları için ağlar. Anne de kendinden öteye başka bir insanın ihtiyaçlarını koyar. Sonunu düşünmeden. Annelere ve kahramanlara iyi bakalım. Onlar geleceğin en büyük kurtarıcıları.

24 Ekim 2011 Pazartesi

Düşünmek Bile Zor!!

Aslında bugün uzun zamandır yazamadığım bir konu yazma planım vardı. Ama birkaç saattir o kadar diken üstündeyim, o kadar üzgünüm ki tabii ki başka birşey yazma ihtimalim kalmadı. Geçtiğimiz hafta kaybettiğimiz o kadar şehitten sonra bugün de yine büyük bir felaketle karşı karşıya kaldık. Yatağıma yattım, Ece'ye bakıp şu an Van'daki onun yaşındaki bebeklerin ne durumda olduğunu düşündüm. Ve düşündüm durdum. Gözüme uyku girmesi mümkün değil. Yakın olsa kalkıp gitsem, onu da yapamıyorum. Belki elleri ile ihtiyaç sahiplerine vereceklerine emin olduğum bir ekiple yardım gönderebilirim. Şu an öyle bir an ki, düşünmek bile zor.

Google harika bir sayfa yapmış. Birisini arıyorsanız veya birisi hakkında bilgiye sahipseniz burdan bakabiliyorsunuz. Enkaz altındakilerle ilgili bir sürü tweet dönüyormuş. Enkaz altındakiler kendileri cep telefonundan yerlerin bildiriyormuş. İşte teknolojinin en işe yaradığı zamanlar. Bir kaç Steve Jobs'a daha ihtiyacımız var bence. Uzatmayım Van Dayanışma'nın Facebook ve Twitter'larını takip ederek çok bilgiye hemen ulaşabiliyorsunuz. Umarım herkes gönlündeki yardımı yapabilir ve Van'daki bebekler sağlıkla hayatlarına devam ederler. Açıkçası en çok bebekleri takıyorum. Allah hepsinin yardımcısı olsun.

21 Ekim 2011 Cuma

2 Çocukla Ayakkabı da Alma!!! Sakın!

1. Kimse iki çocukla ayakkabı almaya gitmemeli.

2. Ayakkabı kutuları birbirine çok benziyor. Bir çok kere yanlış kutuya yanlış ayakkabı tekini koymuş olabilirsiniz. Satıcı bunu pek de yardımcı bulmaz diyebilirim.

3. 13 aylık Ece dükkandan çıkıp AVM'ye doğru 37 defa kaçabilir.

4. Stride Rite küçük çocukları geri zıplatan bir kapı yerleştirmeli kapıya. Gerçekten.

5. Ece'nin her ayakkabıya sığmayan tombiş ayakları var. O ayakları seviyorum.

6. 13 aylık Ece her ayağını bir ayakkabıya sokmak istediğimizde ağlayabilir ve ayaklarını kasıp sokturmayabilir.

7. 3 yaşındaki kızım beni kesinlikle alakasız ayakkabılar almak için ikna etmeye çalışabilir.

8. Bir noktada, vazgeçip ayakkabısız ayrılmayı düşünebilirim. Bir daha bunu yapmayacağıma da yemin edebilirim.

9. Bazı kritik karar noktasında, 3 yaşındaki kızım umutsuzca tuvalete ihtiyaç duyabilir. 2 kere gidilip gelinebilir. Ayakkabı kutuları 3 kere devrilebilir.

10. Mağaza reklamları ''Bir alana ikincisi %50'' dediğinde mağazadaki dekorlardan bahsetmiyor.

11. Biliyorum çünkü sormak zorunda kaldım.

12. Eminim bizimle ilgilenen satıcı bayan biz gider gitmez bir içki için dışarı çıkacaktır.

13. Yeni ayakkabıdan sonra eve gelindiğinde, farkedebiliriz ki ki çocuklar hiçbir ayakkabıyı çorapları ile denememişler. Mağazadan çorap almış olmamıza RAĞMEN.

14. Ayaklarımıza ayakkabılar olacak diye yemin edebiliriz. Ama tekrar oraya dönmeyiz. Yaşasın internetten alışveriş.

16 Ekim 2011 Pazar

Ece 13 Aylık !!!

Şu iştahlı zat tam 13 aylık oldu. Ve gerçekten yemek yeme sıkıntısı olmayan bir bebeğin annesinin nasıl rahat olabileceğini yaşatıyor bana. Elimizden yemek kapıyor. Aç kalması mümkün değil çünkü kendi yiyeceğini biz vermezsek kendisi yaratıyor. Ela'dan sonra bu bir anne için harika birşey.

Zaten herşeyleri ile birbirlerinden farklılar. Yeme yemenin dışında dışa açıklık konusunda çok farklılar. Dün bir çocuk partisine götürdüm ikisini. Tabi götürdüm lafı böyle bir çırpıda çıkıyor ama sabah kaldırıp 1.5 saatte kahvaltı yaptırabilme sonra da tam 1 saat 15 dk sonra evden çıkabilme, arabada giderken biraz tehdit, biraz arkaya birşeyler uzatma, onun ağlamasına çözüm bulurken öbürünün başlaması. Asıl kaynağı susturmaya çalışmak için rüşvet teklif etme en sonunda ikisinin de arabada uyuyakalması ve 20 dk'lık uykudan sonra gittiğimiz yere varma ama 10 dk'da arabadan inme (Ela arabadan fırlamasın diye koltuğun altında sıkıştırıp ayakkabılarını yere atan Ece'nin ayakkabılarını bulup ayağına giydirebilme ve 3'ümüzün de montlarını karga tulumba alıp sonra Ece'yi kucağa alıp Ela'yı da indirme sureti ile) silsilesine biz götürdüm diyoruz. Bu arada gözümün birinin üstüne makyaj yapıp birine yapmadığımı arabada farkedip öbürüne de aynı olmayan birşeyler yaptım. Neyse konuya dönecek olursak Ela oraya gittiğimiz andan itibaren beni hemen bırakarak arkadaşlarının veya potansiyel arkadaşlarının yanına gitti. Küçükden beri böyleydi. Ece ilk yarım saat kucağımdan inmedi. Kadın konuşmaları dinledi. Sonraki yarım saat aşağı indi ama sırtını bana dönüp bana yaslanarak. 1 saat sonra gezmeye başladı, iyice inceledikten sonra. Ece her zaman gittiği yeri tamamı ile incelemeden benim yanımdan ayrılmıyor.



İkisinin de uykuları çok güzel ama Ela uyuduktan sonra top patlasa uyanmıyor ama Ece çok ufak seslere bile uyanabiliyor. Ama ikisi de düzenli uyku uyuyan çocuklar.

Ece yürümeye başladığından beri çok daha iyi yürüyor ve çok dengeli hatta koşuyor sayılır ama anne ve al kelimeleri dışında henüz söylediği kelime yok. Ama kafasını anladığını belli eder şekilde sallıyor, hayır şeklinde iki yana da sallıyor. Getir diyoruz getiriyor. Ver diyoruz veriyor. Komutları alıp uzlaşma gösteriyor. Onun dışında ince motor becerileri gayet iyi. Kalem tutuyor, çatalı abuk subuk ağzına götürüyor. Cep telefonumun arkasını açıp içinden pili çıkarıyor.



Dün çok kötü bir kaza atlattık. Yalnızdım çocuklarla. Ece mutfakta benim yanımda dolaşıyordu. Ela salondan bana anırırcasına ''çaaaabuuuuuuuk hemeeen geeel'' diye seslendi. Onun yanına gidip onunla konuşurken 3 sn içinde içerden bir kırılma sesi geldi. Anında içeri koştuğumda Ece'nin kırık bir cam yığınının içinde elleri üstüne düştüğünü gördüm. Muhtemelen masanın kenarında duran bir cama uzanmaya çalışıp beraber düşmüştü. Hemen ordan alıp onu banyoya soktum. Üstündeki camları temizleyip o ağlarken yıkadım onu. Kesilen eline baticon sürdüm. Sonra sakinleştik ama gerçekten çok korkutucu bir zamandı. Olabilecekler beni çok korkuttu.



Ece'nin hayatı onun dışında çok heyecanlı. Hergün yeni birşeyler görüyor. Artık sadece onunla beraber olduğum için onunla daha çok ilgilendiğim için çok güzel oyunlar oynuyoruz. Hergün dışarı çıkmaya çalışıyoruz. Hergün her saat Ece büyüyor. Beni de şaşkınlık içinde bırakarak hem de.

13 Ekim 2011 Perşembe

Sonbaharda Yağmur Güzeldir!!!

Bebelerle açık hava aktivitelerimiz arasında her zaman her hava şartında giyinip kendimizi dışarı atmak var. Ece de artık tam aktive olduğuna göre her gün kendimizi dışarı atıp geziyoruz. Dün kısmetimizde yağmur vardı. Ece hanım çok eğlendi. Çok keyifli vakit geçirdi, sonra da zaten kendini yatağa atıp uyudu. İşte kareler.




12 Ekim 2011 Çarşamba

Ela Turkuazoo'da.

Haftasonumuzu İstanbul'da geçirdik. Ela babası ile kendi ilgi alanları doğrultusunda gezdi. Ben de tarihi yarımadayı gezdim. Fotoğraflar konuşucak. Bu fotoğraflar Turkuazoo'dan.

11 Ekim 2011 Salı

Küçük Çocuklar Aşağılıklara Karşı II

Daha önce birincisini yazdığım bu bölümün 2. kısmı aşağıda.

1. Birisi elinize çiğnenmiş yemek çıkarır.

2. Birisi burnundan çıkardığını duvara, koltuğa, bir arkadaşa sürer.

3. Birisi siz konuşurken ağzınıza öksürür.

4. Birisi kiloduna kaka yapana kadar ''osuruk yarışması''na katılır.

5. Birisi bütün yol boyunca arka koltukdan kontrolsüz bacaklarla sizi tekmeler.

6. Birisi temiz ütülenmiş çamaşırlara dalıp birbirine katar.

7. Birisi senin tabağındaki yemeğe sormadan elleriyle dalar.

8. Birisi masalara, dolaplara, yerlere, kendisine elindeki her türlü kalemle çizer.

9. Birisi 2 dk dayanıp evdeki tuvalete gitmek yerine evin arka bahçesine çiş yapar.

10. Birisi tuvalete kendi çişini döker ve buna ''yardım etmek'' der.

11. Birisi sabah 6'da odanıza geliyor, sizi yatağınızda zıplamak suretiylen uyandırıyor ve biran önce kalkıp ona kahvaltı hazırlamanızı talep ediyor. Sonra iki ısırık yiyip doydum yiyor.

12. Birisi gecenin bir yarısı çığlık atıyor. Ne oldu diye acilen gidiyorsunuz ve öğreniyorsunuz ki o birisi sadece susamış ve su istiyor.

13. Birisi kakası bitince size bağırıp poposunu silmenizi istiyor.

14. Birisi araç gereç kullanabildiği halde, çatal kaşıkları yere atar ve çıplak ellerle yer. Bu gevrekli süt ve fırında makarnayı da içerir.

15. Bu aynı insan yemeğini masa ve sandalyeye siler, biraz yere atar, biraz saçına sürer ve biraz da yetişebildiği bir insanın omzuna siler.

16. Alçak ses? Alçak ses de ne? Ortam ne kadar sessizse bu insan o kadar yüksek sesle konuşur.

17. Restoran gibi bir kamu alanındasınız. Bu insan destansı bir kriz çıkarıyor. Bağırıyor, çığlık atıyor, ağlıyor. Orda kalmayı talep ediyor, dinlemeyi reddediyor ve tekrardan bağırıyor. Ağzını kendinden büyük açarak.

19. Birisi kişisel eşyalarını alıyor ve evinizin heryerine spontan bir şekilde bırakıveriyor. Eşyalarını toplamasını söylediğinizde sizi görmezden geliyor, akıllıca birşey söylemezseniz yine ''ağlama'' başlıyor. Sonunda siz onun eşyalarını topluyorsunuz.

20. Birisi sizin hakkınızda tamamen yabancı insanlara sırlar, yalanlar veya kişisel bilgiler söylüyor. Mesela kapı çalıyor, kargocu geliyor çocuğunuz sizin kaka yaptığınızı söyleyebiliyor. Öyle olmasa da.

Liste büyüyebilir. Sizin eklemek istediğiiz var mı?


5 Ekim 2011 Çarşamba

4 Ekim 2011 Salı

Son Zamanların Diyalogları

İşte Ela'nın son zamanlarda biriktirdiğim diyalogları

Anneannesi: Ela azcık daha büyü senle heryeri gezicez..
Ela: Azcık daha büyürsem ben senle gezmem ki..
Anneanne: Doruk vaar, Can vaaar.

Ela: ''Anne ben büyüyünce çıplak olmak istiyorum.

Ela: ''Anne, ben küçüklüğümü rüyamda görüyorum. Küçücükmüşüm, minnacıkmışım.''

Ela: (Bilgisayarın başındaki annesine) ''Anne, çok oturdun biraz da ben kendi işime baksam. Bana da bir iş kursan.''

Ela:Anne sana çok komik şey anlatıcam.
Ben: Hadi söyle bakalım.
Ela : Şurda bir adam var. Işık yiyor biliyormusun.

Ela: Anne, biliyormusun heybanger devesi lamba yiyor.
Ela: Anne, sana tehlikeli böceklerle güzel böcekleri anlatımmi?
Ben: Anlat kızım.
Ela: Şimdi tehlikeli hamamböcekleri oyuncak hamamböceği avlar.
Ben: EEE, napıyorlar onları?
Ela: Napıcaklar yavrularına götürüyorlar.
Ben: Yavru hamamböcekleri oyuncak hamamböceği mi yiyor?
Ela: Hayır anne, oynuyorlar tabii ki.
Bir de hamamböceklerinin dili yok biliyormusun? Boğazına kadar dişleri var.
Ben: Napıyorlar o dişlerle.
Ela: Duvarı yiyorlar. Bir de perde yiyorlar. Yanakları da yok.
Ben: Neden yok.
Ela: Aslında başda var da kesip atıyorlar.
----------
Ela: Anne, sen olmasan ben napardım?
Ben: Asıl sen olmasan ben napardım?
Ela: Asıl babam olmasa ben napardım?
--------------------------------
Ela: Burası neresi hala?
S: Orman tatlım, ormandan geçiyoruz.
Ela: Eeee ormanlar kralı nerde?
S: Terketmiş ormanı canım.
---------------------------
Ela: Bunlar ne hala?
S: Kuşburnu canım?
Ela: AAA kim yapıştırmış bunları buraya?
----------------------------------

2 Ekim 2011 Pazar

Kendim İçin Yeni Bir Dönem

Uzun zamandır yapmadığım birşey yaptım. Çok sevdiğim birşeyle ilgili hayatımda bir adım attım. Kendimi geliştirmek istediğim bir yönde hayatımda bir değişiklik yaptım. Kendimi çok keyifli hissediyorum. Bundan sonra 5 ay boyunca senaryo yazarlığı öğrenmek için Sahne Eğitim Derneği'ne gideceğim. Zaten tutkunu olduğum yazma konusunu bir adım öteye taşımak ve aklımdaki fikirleri hayata geçirmek için bu eğitimin bana olumlu ilerlemeler katmasını umuyorum. Açıkçası ilk dersimiz çok da keyifli geçti. Oyunlar falan oynadık. Bir de senaryo ödevimiz oldu.

Sahne Eğitim Derneği'nde her yaş için tiyatro ve yazarlık eğitimleri, küçük çocuklar için yaratıcı drama eğitimleri de oluyor. Önümüzdeki yıl için Ela'yı da göndermeyi istiyorum bakalım. Şimdilik bu sene ben öğrenciyim. Bakalım başarılı olabilicekmiyim. Çok heyecanlıyım.