

Bazen, uyku saati rutini son sinirimin üstüne basıp üstünde dans ediyor.
Bütün gün annelik yapıyorum. Oynadım, düzelttim, sarıldım, güldüm ve dinledim saat şimdi 21:00 ve artık ben de bitmişim.
Ama çok yakın kaynaklara göre hayır bitmemişim.
“Canım benim? Legolarla mı oynaman gerekli yoksa diş fırçalaman mı?“. "Ela'cım, kitapları bırakıp ışıkları söndürmemiz gerek artık” “Bir kitap seç artık okuyalım da uyuyalım.“ "Ece, uyusan da artık ben de yatsam”
Huysuzum. Çakralarımdan yorgunluk ve sabırsızlık sızıyor.
En sonunda, ışıklar sönüyor, dişler fırçalanıyor, memesini emen beta sürümü babaya verilip alfa sürümü ile birlikte alfa'nın yatağına yatılıp (sadece toddler dedikleri yaşta çocuklara tanınan bir ayrıcalık) biraz onun seçtiği masal karakterleriyle (çoğunlukla içinde aslan, ela, şapkacı, tavşan ve şirin babanın olduğu) masal anlatılıyor. Bu arada iyiki bu çocuğa büyük yatak almışız diye kendi içinden dua ediliyor. O arada alfanın bazı manipülasyonları (su isterim, çişim geldi, azcık daha süt, bana masaj yap, popomu kaşı) giderilip sabırlar biraz daha zorlanıyor.
Ve detay olarak, alfa o sırada 3 çeşit değişik masal isteyip, arkasından 100'e kadar saymamızı isteyip ama (2'den başlayarak) arada çeşitli yerlerini kaşıtıp, meme de isteyerek bir savaşa giriyor. Savaşı zor ve geç de olsa biz kazanıyoruz ama bazen çok çabuk bazen çok geç. Ama bizi çok yoruyor. En çok da artık akşam oldu uyusa da ben de biraz dinlensem diye gözünün içine bakan beni.
Beta'yı son 2 gündür yatağında ağzına meme vererek uyutuyorum artık. Umarım Beta'da daha güzel uyku alışkanlıkları yakalayabiliriz, çünkü Alfa'nın uyku alışkanlıkları bu yaz yaşadığı bir sürü değişiklikle ona tanımak zorunda kaldığımız ayrıcalıklarla çok bozuldu. Zaten yaşının gereği hiç yatmak istemiyor, artık onu yatırmak bir manyaklık haline geldi.
Yine de bu zamanlar geçici ve bu meslek dünyanın en güzel mesleği.
Kung-fu Panda'yı izlediğinden beri Ela zaman zaman el, kol sallayarak Kung-Fu yapıyormuş gibi yapar.
Bugün bir ağlama ile bulunduğu odaya gittim.
Ben: Ne oldu kızım?
Ela: Anne elim uf oldu.
Ben: Neden kızım?
Ela: Tandalye'me kung-fu yapıyordum.
Ben: Kung-fu bildiğini bilmiyordum Ela'cım.
Ela: Biliyorum. Ama sandalyem bilmiyormuş.
Aynı zamanda, çocuğunuz bile yokken neden birinin size bu linki gönderdiğini merak ediyor olabilirsiniz ve bu da muhtemelen uzaktan bir akrabanız denizin ortasında ölüp size bir yetim bırakacağı için değildir. Allah korusun. Veya birisi size aslında çocuğunuz olduğunu anlatmaya çalışıyor olabilir. Tebrikler! Muhtemelen oldukça çok desteğe ihtiyacınız olacak. Fakat yeterince sizden konuştuk. Artık başlayalım değil mi?
Bugün inceleyeceğimiz konu yalan söylemek.
Yalan söylemek her ebeveynin eninde sonunda uğraşması gereken bir problem. Mesela kızım bana
"Kim benim ellerimi kirletti anne?" diye sormuştu ve
ben "Tabii ki sen kızım. Sana oynamamanı söylediğim halde çamurla oynadığın için" demiştim.
O da "Hayır, anne. Periler kirletti." demişti. (En son izlediği çizgi filmin etkisiyle).
Ben, "Periler mi, Gerçekten mi? En iyi yalanın bu mu? Periler bir kere ağaçlarda kurabiye pişirir. Çamura dokunmazlar. Yani uyduracaksan bari biraz inandırıcı olsun. Mesela sana büyük kuşun gerçek olduğunu söylediğim gibi. Ona inandın değil mi? Ama uydurmuştum tatlım." (Çok mu acımasız oldum.)
Sonra başladı ağlamaya. Muhtemelen benim kadar iyi bir uydurukçu olamayacağı içindi ve bu iyi birşey tabii.. Bunu istiyorsunuz değil mi. Çocuklarınızın size yalan söylememesini istiyorsunuz. Veya harika yalancılar olup politikaya atılmasını. İkisi de iyi opsiyonlar. Ama evet biz çocuklara sürekli uydurmak zorunda kalıyoruz değil mi?
Bazı ebeveynlik kılavuzları (totomun kılavuzları) çocuklara yalanı öğretmenin en iyi yolunun örneklemekden geçtiğini söylüyor, fakat bence birçok ebeveynlik kılavuzu çocuklarını yaratıcı ve fazla komplike planlar yapacak kadar çok sevmeyen insanlar tarafından yazılıyor. Mesela dolaba açık şekilde üstünde büyük bir ok bulunan bir kutu bırakırsınız ve çocuğunuza doğum gününe kadar onu ordan almaya izin olmadığını, alırsa kutunun bir eciş bücüşe (burda eciş bücüşün ne olduğu önemli değil hatta çocuğun anlamadığı birşey olması daha ilgi çekici oluyor, Ela'da biz bunu çok kullanıyoruz. örn. "Seni vıdzırta götürücez." "Hödükle bödük gelmişler.") dönüşeceğini söylersiniz; sonra odasına ayağınız tökezliyormuş gibi girersiniz ve "Aman Allahım, bir yılan beni ısırdı. Çabuk! Dolaptan hediye kutusunu getir. Onun içinde yılan zehirini buharlaştıracak birşey var. O benim sana hediyemdi". Eciş bücüş sorarsa acil durumlarda izin veriliyor diye yine uydurabilirsiniz. Sabiha Paktuna Keskin'in kitabında da yazıyordu. Çocuğunuza onun hayal gücünü geliştirecek veya onun kendisini güvende hissedeceği şeyler uydurmanızın hiç bir zararı yok. (Örn. Büyük kuş, Ece'yi almasın diye kapısını kitliyoruz dediğimizden beri Ela, Ece'nin kapısına dayanmıyor. İş birliği yapıyor. Ece'yi ondan sakındığımızı düşünmüyor.) Neyse konuya dönelim. Heyecanla kutuyu size getireceklerdir ve siz açıp kutudan derin bir nefes çekersiniz ve çocuğa korku ve şok içinde bakıp, "Hiç Zehir yokedici buhar kalmamış. Napıcaz şimdi. Aşağıdaki parkdan gidip toplamamız lazım." Hadi anneannenle aşağı inip toplayın beni kurtarın. (Burda istediğiniz kadar uydurabilirsiniz, ne kadar yaratıcı uydurursanız çocuk o kadar kendine iş ediniyor. Bu sistemi çocuk biryere gitmek istemediğinde evden çıkarmak için de kullanabilirsiniz. Evde hiç bilmemne buharı kalmamış gidip toplayalım mı gibi). Diyeceğim o ki, bunlar yalan değil. Bunlar uydurma. Uydurma 2 yaş sendromuyla başetmenin en etkili yolu. Ben 7/24 uyduruyorum. Genelde de hayali, olmayan şeyler. Gerçek bir yalan söylememek gerek tabii. Mesela gidiyoruz diyip gitmemek daha kötü. Onun yerine "atlara gitmek istiyorum" dediğinde (2 yaş çocuğu bunun hemen olmasını isteyecektir). Siz ona "aa çocuğum şimdi gidemeyiz hede hödö" diyemezsiniz hiçbir işe yaramaz.. Onun yerine "dur bir arayalım bakalım, napıyorlarmış". Diyip gerçek telefonunuzla tuşları çeviriyormuş gibi yapıp, mistik konuşmalar yapabilirsiniz. "Hmm, ay tamam canım başka zaman gelelim". Sonra çocuğunuza "şimdi uyumuşlar ama yarın bekliyorum" dediler. Orda çocuk muhtemelen gitmek istediğini bırakıp "neden uyumuşlar veya nerde uyumuşlar"a geçebilir. Bundan sonrası da sizin yaratıcılığınız tabii. Ben çocuğa mantıklı birşey anlatmaya çalışmanın kriz zamanlarında çok gereksiz bir efor olduğunu öğrendim. Orda başlıyorum uydurmaya. Siz de uydurun, uydurmak harika birşey. Çok kurtardı beni. Yaptıkça da bu işte daha iyi oluyorsunuz. Cocayla ben bu konuda mastıra geçmek üzereyiz. Haydi büyükler uydurmaya..