26 Mart 2012 Pazartesi

Eyvah Evde Marangoz Var !!!


İki yaz evvel içine marangoz kaçıp evdeki mobilyaların ayaklarını kestiği o dönemden sonra coca uzun zamandır marangozluk döngüsüne girmemişti. Bu arada içine birkaç kere bahçıvan, mandıracı, fotoğrafçı, maketçi, balıkçı kaçıp sayısız deneyde bulundu tabii. Ama bunların hiçbiri günlük yaşamımızı marangozluğu kadar etkilemedi. Bir süredir evdeki peynir yapımlarımızın devam etmesinin yanında coca yeni bir aşka daha yelken açtı.

Salonumuz çok büyük ve altımız boş olduğu için yeteri kadar ısınamıyoruz ve çocukların odaları yeterince ısınmıyor diye birkaç aylığına salonu kapattık. Zaten çocuklar erken yattığı için akşamları kocayla mutfağa bir koltuk atıp orda takılmaya başladık. Önce takılmaya sonra mutfakta yaşamaya dönüştü bu iş. Taşındığımızdan beri evdeki ihtiyaçlarımız da bitmeyince kocanın içindeki ''ben bunu da yaparım'' canavarı tekrar çalışmaya başladı ve ben daha ne olduğunu anlamadan mutfağa bir sedir hatta divan yapma çabalarına girişti. Hakkını vermek lazım gerçekten elinden bu işler geliyor. Neyse planlar indirdi, hesabını kitabını yaptı. Sonra salonu çalışma alanı olarak kullanmaya karar verdi ve 1 hafta yüzünü görmedik. Kesti, biçti, boyadı hatta minderlerini yaptırdı ve bize bir divan yaptı. Fotoğrafda gördüğünüz divan işte, oldukça da güzel oldu. Ece'yi referans alarak boyutlarını da görebilirsiniz ki baya da bildiğin iki kişi yayıla yayıla akşamları burda takılabiliyoruz artık. Şimdi sırada çocuklara yatak, dolap, balkona servis masası, girişe oturak var. Listeyi eline verdim bile. Blogumu takip edenler bilir Ela minikken ona bir de bisiklet yapmıştı zaten, yani şaşırmadık tabi ama bu ruhunun cortlaması şu an çok işimize yarıyor diyebilirim. 


Uzun zamandır kendi işlerimin de yoğunluğundan pek vakit bulamıyordum bu da bloguma dönüş yazım olsun.

16 Mart 2012 Cuma

ECE 1.5 yaşında


Benim 2 numara olan küçük kızım 1.5 yaşına geldi. Ne zaman büyüdü, nasıl bu kadar zaman geçti anlamış değilim. 18. ayına girmesiyle birlikte konuşmasında gözle görülür bir açılma oldu. Kelime sayısının çok artmasının yanında, bir de iki kelimelik bir iki cümle kurmaya başladı. ''Baba ditti, adın ne'' gibi birkaç cümleyi söylüyor. ''Atladi, düştü, geldiik, ditti'' gibi eylem kelimelerinden de 20 kadar söylüyor. Bir de çok güzel ''Anne, baba, dede, abba, anane, babanne'' gibi sözlerle hitap da ediyor. En önemlisi şu sıra tatlılıkdan geçilmiyor. Bir bebeğin en tatlı zamanları, birkac ay sonra o sendromlar başlayınca canavara dönüşüyorlar. 







Neyse Ece artık ablasıyla oynayan, birşey istediğinde çok net derdini anlatan bir birey artık evimizde. En küçüğümüz ama artık o bile bebeklikten çıktı. Çok mutluyum. Işık göründü sanırım. Ece'nin bir de oyun grubu var, her hafta buluşuyoruz. Artık birbirlerini tanımaya başladılar.  Ayptu, eze demeye başladı Ece. Bu oyun gruplarının çok faydasını gördüm ben iki kızımda da. Herkese öneririm. Son söz olarak da, Ece hanım artık taaam 1.5 yaşını doldurdu diyebiliriz.


15 Mart 2012 Perşembe

Ela ile bir konuşma

Bugün Ela'yı yatırırken konuşuyorduk. Bana dedi ki, ''Hadi bugünümüzü anlatalım''. ''Tamam'' dedim. ''Sen başla'' dedi. Anlattım, işte ''sen gidince banyo yaptım, sonra çalıştım'' falan da filan bütün günü anlattım. Sonra ''hadi sen anlat'' dedim. Başladı anlatmaya. ''Okula gittim...  Oynadım... Eve geldim... Oynadım''. Bu kadar. Bütün gününü bana böyle anlattı. O kadar çok güldürdü ki beni. 
Sonra da ''Benim yaşımdaki balıklara yemek yapılmaz'' dedi. Ve döndü uyudu. Bu çocuk beni artık daha da çok güldürüyor.

14 Mart 2012 Çarşamba

Hayfanlar



Hayvanları seviyorum ama bazen hayatımı mahvediyorlar. Sabahları hayvanlar ne kadar coşkulu oluyo farkında mısınız? Sabah uyanır uyanmaz ortalıkda koşuşturup, yok yere gürültü çıkarıyorlar. Hepsi de ''Ulan ben bir hayvanım. Sabah da çoook erken ve ben harika hissediyoruumm!!!'' diyor sanırım.


Bir haftadır her gece en fazla 5 saat uyudum ve sabah aptal bir kuş yüzünden uyandım.

Ben bir gececiyim her gece en az 1'de yatıyorum ve kuş 4 saat sonra, emekli olmuş bir çalar saat gibi ötüyor çünkü kuş olduğu için çok heyecanlı.





Kuş dünya üzerindeki diğer tüm hayvanları uyandırıyor ve tüm hayvanlar heyecan içinde ''Heeeyyy! Biz hayvanız ve yaşasın sabah oldu!!"







Tamamen gereksiz.

Bazen onlara bağırmaya çalışıyorum ama onlar hayvan tabii hiç dinlemiyorlar.

Yatağımda yatıp her an daha da fazla kızıyorum taa ki artık uykulu halim kalmayınca kalkıyorum ve her seferinde o gün gidip kulak tıkacı alacağım diyorum ama hiç yapamıyorum çünkü çocuklar uyandığı anda öyle bir uğraşa giriyorum ki unutuveriyorum. Yine akşam yatağa girerken sabaha tüm hayvanların depresyona girmesini ve dünyaya hayvan olduklarını haykırmamasını dileyerek giriyorum. Ve bir gıdım güneş bile olunca, kuş uyanıyor ve partiye hazır oluyor. Ne garip dertlerim var değil mi?

13 Mart 2012 Salı

Yenidoğanlar

Fotoğraf geçen hafta çekimini yaptığımız 3 haftalık Demir Bebek.

Bunu Ece bir yenidoğanken yazmışım ve taslaklarımda bitirmeden unutmuşum. Yine de yayınlamak istedim. Evet bakalım, bir yenidoğanınız var. Bir günah torbasısınız ve allah bunu biliyor önümüzdeki günler sınanacaksınız.
  • Yenidoğanlar bütün gün uyur. Hamamböcekleri de. Cehennemin şeytanları da. Bir trendi farkediyor musunuz?
  • Kolik, boşanma ve gündüz alkolikliğinin bir numaralı nedeni olabilir.
  • Henüz yenidoğan kakasını tutabilecek bir bebek bezi geliştiremediler. Çünkü bezleri karamelli puddingle test etmiyorlar.
  • Herkes bebeğinize kirli, burun karıştıran elleri ile dokunacak. (Kendimi engelleyemiyorum her bebeğime dokunan kişide elini burnunda hayal ediyorum). Bebeğiniz bunun karşılığında kusmak için gece saat 3'e kadar bekleyecek ve 110o derece ateşi çıkacaktır.
  • Tanrı seni o kadar güzel yaptı ki bir insan seni doğurmak istesin.
  • Yeni bebeğinizi neyin mutlu ve sakin yaptığını bulursanız, başka bir anne/doktor veya başka biri size yanlış ve tehlikeli olduğunu söyleyecektir buna rağmen yapmazsanız çocuğunuzun ilerde bir meziyeti kazanamaması sizin yüzünüzden olur. Bu insanlar hep ''yardım'' için burdadır. 
Unutmayın, yenidoğanlar daimi bir bakım ve dikkat gerektirir. Eğer bunu bulamazsa bir şeytana dönüşürler.

------------------

Not: Eğer bir yenidoğanınız varsa veya yakında olacaksa sanatsal çalışmalarım için modeller arıyorum. Lütfen bana erdoesra@gmail.com adresinden mesaj atınız. Tabii ki aile de bu sanatsal fotoğraflara sahip olacak.

9 Mart 2012 Cuma

MTA Tabiat Tarihi Müzesi

Ankara'da hava kapalı ise, gidilebilecek güzel bir seçenek. MTA müzesi ne zamandır kapalıydı. Açılması ile birlikte çocuklarla bir gün oraya gittik. Ela zaten hastası oldu. Ece de eğlendi diyebilirim. Benim için de güzel bir görsel şölen oldu. Çok tavsiye ederim. 









6 Mart 2012 Salı

Basit Yaşama Sırları

Size kendi hayatımda basit ve light yaşamamın sırlarını anlatacağım. Son zamanlarda felsefeye, mesneviye, huzura, adalete kafayı taktım. Sonra farkettim ki, zaten yıllardır bunlar karşıma çıkıyormuş. Bir huzur sürecinde yükselip duruyormuşum. Kendi çapımda tabii, kimseye birşey öğretme amacım yok. Bence huzura giden yollar şu şekilde gidiyor. Yapmaya çalıştıklarım bunlardır.

Diyorum ki bundan sonra olan hicbirseye iyi veya kötü olarak bakma. Yargılamayı bırak, beklentiyi bırak. Küçük bir degisiklik, çalışma gerektiriyor. Ama çok farkettiriyor. Neden, çünkü bu küçük değişiklikle hayatında hiç büyük duygu dalgalanmaları yaşamamaya başlarsın. İyi ya da kötü şeyler olmasını beklemiyorsun, ve gelene de razı oluyorsun. Bu demek oluyor ki hayal kırıklığı yok, mutsuzluk yok. LAO Tzu diye bi adam var demiş ki: İnsanlar bazı şeylere güzel diyerek bakarsa, diğer şeyler kötü gelir. İnsanlar bazı şeylere iyi diye bakarsa diğer şeyler kötü gelir.


Sen isteklerini yapmak icin çalısıyorsun ama beklentilerini azaltırsan daha mutlu olursun. Büyük duygu dalgalanması yaşamazsın. 11 senedir aynı adamla beraberim son 5 senedir tartışmadık bile. Ama birşeyleri alttan aldığımdan falan değil. Aynı seviyede bu felsefe üzerine çalışıyoruz. Dingin huzurlu bir ruh halimiz oluyor. Son zamanlarda sana olan iyi olarak düşündüğün bir olayı düşün ve sana ne yaptığını, sonra sana kötü gelen olayı düşün ve sana ne hissettirdigini. Sonra aynı iki olayı iyi ya da kötü olarak düşünme. Sadece oldular diye. ne hissediyorsun. Eğer olayları insanları yargılamayı bırakırsan bu yargılamanın duygusal çalkantılarından etkilenmezsin. İsteklerin olacak, hatta işine isteklerine tutkuyla bağlı olucaksın ama beklemeyeceksin.  Ne zaman anlarız ki bir hiçiz o zaman özgür oluruz. Ben de kendi ruhumu hayatımı çok değiştirmeye calıştım. Ve önce ilk sınav olarak empati dersine çalıştım. Özellikle kocamın üzerinde cok çalıştım. Hep aklımda e o bunu istemiyor ki istemek zorunda mı. Doğasında yok lafları oldu. O kadar işe yarıyor ki. Karşılıklı durursak aynı bardağa baksak sen dersin ki bu bardak kesinlikle sağda, ben derim ki kesinlikle solda. Nerde durursan hayata öyle bakarsın. Hamlet, demiş ki: İyi veya kötü birsey yoktur, düşüncen onu öyle yapar. Ben bir çocuğa bakıp ne kadar güzel oynuyor, ne kadar tatlı tırmanıyor derken baska biri aynı cocuga ne kadar yaramaz başbelası diyebiliyor. 


Korkulardan arındıkça, hatta arınmana gerek yok şu alemde hicbir kontrolün sende olmadığını farkettikce özgürleşiyorsun. Ama çok dikkat etmek gerekir. Ne zaman bunu idrak edip özgürleşme cabası içine giriyorsun hemen karşına sınavlar çıkıyor seni sınıyor. Haa bir de, hep aklımdan çıkarmamaya çalışıyorum. İnsanlar seni hayal kırıklığına uğrattıklarında, onların suçu değil. Onlar sadece kendileri. Ruhlarında olanı yapıyorlar. Sen onlardan olmadıkları birsey bekliyorsun. İşte böyle belki çok düz yattım. Öyle kafama gelenleri. Felsefik yazılarım devam edicek. Bu konuda konuşmak isteyenleri de dinlerim. Zevkle


3 Mart 2012 Cumartesi

Hamile Eşlerine Öğüt

Yakışıklı babalara hamile eşlerine söyledikleri en güzel sözleri buldum. Benim kocam hepsini yapardı:) Eminim sizinki de yapıyordur. Ellerine gerekirse bu listeyi verin.

- Sevgilim kabızlığına yardımcı olsun diye ikimize Fii'ye uçak bileti aldım.
- Dışarı çıkıp sana biraz çikolatalı kek alacağım, senin aç olduğun düşüncesi içimi kemiriyor.
- Beni vücut yastığı olarak kullanabilirsin. Biliyorsun hamileliğini inanılmaz çekici buluyorum. Olabildiğince yakın olalım.
- Evet canım haklısın, bebek odası nane rengi yerine çimen yeşili olmalıydı. Hemen tekrar boyayacağım.
- OOH, hayatım bulduğun bebek isimleri inanılmaz güzel.
- Umarım bebek geldikten sonra da çatlakların kalır canım çünkü bence sana çok yakışıyorlar.
- Neden sen oturup Pinterest'de bebek odası fikirleri bakmıyorsun ben çocukları alışverişe götürürüm.
- Ah hayatım hadi bu akşam bebek kıyafetlerini aylarına göre ayıralım ve yerlerine yerleştirelim.
-  AAh hayatım nefesin Renee gibi kokunca bayılıyorum.
- Doğum teknikleri hakkında konuşurken ayaklarına masaj yapabilir miyim? Beni çok rahatlatıyor.
-

1 Mart 2012 Perşembe

Ela ve Ece'den Konuşmalar

Bir süredir biriktirdiğim diyaloglarımız aşağıda:

Ela: Anne, havalar ısınana kadar ben anne olurum.
-------
Ela: Ben yemek yemiycem, sadece salata.
Ben : Neden kızım?
Ela: Kilo alıyorum.
--------------------
Ela: Anne galiba babaanneme gidemiycez. Herkesin işi vaar. Ece'nin uyuma işi vaaar. Eka'nın dinlenme işi vaar. Senin çalışma işiin vaar. Benim hamur işiiim var. Babamın ne işiii varr..
-----------------------------------
Ela : ''Anne, bak bu kaka gelme sesi. Koskocaman tren gibi kaka geliyo''
-----------------------

Ece ise birkaç çakra açtı sanırım. Kelimelerine hergün yenilerini ekliyor. Söyleyebildikleri :
Aç, Düştü, Gitti, Bippi (Bitti), Anene (Anneanne), Babane, Dede, Anne, Baba, Abba, Al, Ver, Su, 
Bir de bugünün son gelişmesi, artık kapıları açabiliyor. Yani yandığımızın resmidir.