31 Mayıs 2011 Salı

Side 2011

5 günlük Side tatilimiz babalı, denizli, kumlu, oyunlu, uykulu, yorgun, koşturmacalı, keyifli ve sıcak geçti. Ela arkadaşı İdil ile çok keyifli vakitler geçirdi. Artık gerçek arkadaşlıklar yaşamaya başladı diyebilirim. Kavgalı, uzlaşmalı, konuşmalı, oyunlu gerçekten beraber oyunlar oynayarak günler geçirdiler. Biz de deniz yaptık, kumda oynadık. Nasıl geçti anlamadık. Fotoğraflar Side'de çektiğim nadir karelerden.


Şimdi Antalya'dayız. Babamız Ankara'ya döndü. Annem buraya geldi. Havalar serin devam ediyor. Dışarda rahat vakit geçiriyoruz. Havalar ısınıp da gündüz dışarı çıkamıyacağımız noktaya gelince evimize döneceğiz. O yüzden dönüşümüze bir tarih koymadık. Şimdilik burda takılıyoruz.
Antalya kareleri daha sonra.



30 Mayıs 2011 Pazartesi

Annelik Nedir?

(Alternatif Anne'deki son yazım)

Annelik nedir ki? Son zamanlarda anne olduğumu hissettiren birkaç şey farkettim. Anneme, annelere ithaf.

Bence Annelik:

  1. Yüzü sümük içinde olan birinin boynunuza yanaşmasına izin vermektir;
  2. Evdeki herhangi biryerde bir gürültü duymak ve bir ağlama bunu izleyecek mi diye 5 sn donup kalmaktır;
  3. Yüzlerce ve yüzlerce ve yüzlerce rahatsız edici şarkının sözlerini bilmek ve hatta onları söylemektir;
  4. Önünüzdeki poponun çok tatlı olduğunu düşünmek, biraz önce üstünden kaka temizlemiş olsanız bile;
  5. Çantanızda sizinle ilgili olduğundan daha fazla abuk sabuk şeyler bulundurmaktır;
  6. Sürekli arka koltuğa birşeyler verirken araba kullanabilmek, arka koltukdan birşeyler toplayabilmek ve evrenin cevaplanamaz tüm sorularına cevap verebilmektir: ''Peter Pan neden yeşil anne? Bana hediye getirecek mi?'' gibi;
  7. Karşı koyulmaz tatlılığa karşı kalbinizin patlayacak gibi olmasıdır;
  8. 15 kg'lık bir insanı gitmek istemediği biryere doğru sürüklerken kavalkemiğinize sert bir materyalle vurulmasıdır;
  9. Başka bir insanın yemek, uyku ve banyo ihtiyaçlarını daha kendisi bilmeden bilmektir;
  10. Tamamen yılmış ve rahatsız olmuş bir halden bir dakikada tamamen mutlu ve müteesire geçip sonra yine bir dakikada eski haline dönmektir;
  11. Dünyanın en kötü misafirlerini ağırlamak ki bunlar
    • tüm yiyeceğinizi yer ve hiçbirini yerine koymaz,
    • büyük dağınıklıklar yaratıp asla temizlemezler,
    • evin ihtiyaçlarına tam anlamıyla hiç bir katkıda bulunmazlar,
    • evinizin her tarafına kaynağı belirsiz (elma suyu? sümük?) kirli el izleri bırakırlar,
    • kilotlarına kaka yaparlar,
    • burunlarını karıştırırlar,
    • gece ve sabahın ilk saatlerinde seni uyandırırlar,
    • onlara yiyecek servis etmenizi talep ederler,
    • TV'nin onların programlarına çevrilmesini talep ederler, sizinkine değil,
    • sabahın köründe ''memeee memeeee'' diye ağlarlar,
    • ve en çok da hiç ama hiçbir zaman ayrılmazlar.

Birşey atladım mı?

Yine de bu misafirlere tapıyor muyuz? Neden?

Ela'nın Oyun Gruplarından

Bugün fotoğraflara bakarken bütün sene yoğunluktan, eli gitmemekten ne çok fotoğrafı eklememişim. Bu sene içinde bizim grubun çocukları ne kadar büyümüş çok şaşırdım. Bütün kış oldukça sosyal bir grup olduk. Fotoğraflardan bir kaçını derledim ekleyiverdim. Tarihe not olsun. Onların çoğu 3'lü yaşlarında artık. Bir iki eksik kaldı. Bir çoğu da artık kreşe giden oldu. Bizim de sıramız geliyor çok az kaldı. İşte fotoğraflar konuşsun.

Şubat 2011, Melisa ve Meral'in evi

Mart 2011, Efe'nin doğum günü

Nisan 2011, Eren'in doğum günü

29 Mayıs 2011 Pazar

Tatilden Diyaloglar




Ela: Güneş neden güneşli anne?
Ben: (bir milyonuncu cevaplanamayacak soruya iç çekerek) Bu onun işi tatlım.
Ela: Keşke güneş olmasaydı diyor musun?
Ben: Hayır.
Ela: Neden? Neden demiyorsun?
Ben: Çünkü soğuk ve karanlık olurdu o zaman.
Ela : Annecim, ben de istemiyorum çünkü o zaman hep yatak zamanı olurdu.

Bu mantıkla tartışamam.

Ela: Anne, keşke ağzımda bir burun olsaydı.

Ben: Neden kızım?

Ela: Çünkü o zaman dişlerim kirli olduğunda kokusunu alır gider fırçalardım.

**************************

Ela: Az daha tuvalete düşüyordum anne.

Ben : Poponu biraz daha büyütmen lazım kızım. O zaman düşmezsin.

Ela : Seninki gibi mi anne?

--------------

Ela: Anne ben kaç yaşındaymışım.

Ben: 2,5 yaşındasın tatlım. Yakında 3 yaşında olucaksın.

Ela: 3 yaşında olunca kendi evim olur mu?

Ben: Olmaz kızım.. Daha çok büyümen lazım.

Ela: Abaca ne zaman olur ki.

28 Mayıs 2011 Cumartesi

Ece Sıralıyor

Ece, Ela'nın tacizlerine daha fazla dayanamadı. Anladı ki bu evde hayatta kalabilmesi için biran önce ayağa kalkması gerekiyor. Anladı ki yürümesi gerek. 15 gün içinde önce ayağa kalkmaya başladı şimdi de sıralıyor.
Antalya soğuk ve yağmurlu. 2 gündür hiç durmadı. Artık bugün Ela ile deniz yerine yağmurda ıslanmaya çıktık. Bu sene sandalet yerine çizme alsaymışız daha iyi olurmuş.


24 Mayıs 2011 Salı

Mis Gibi Çorba

Misafir Yazar Ela Naz tarafından kaleme alınmıştır.

Güzel bir çorba için daha iyi bir zaman olabilir mi? İşte geçen gün yaptığım harika çorbanın tarifi. Benim tarifim, transyağlar, yağlar hatta gıda içermese de, diyette olan nankör annem bir parça yemeyi bile reddetti. Neyse ne. Bana daha fazla kalır. Daha iyi.

İşte benim tarifim:

İçindekiler:
-6 veya 12 kap su
-2 avuç çamur
-287 boya kalemi parçası, kırılmış
-8 boru temizleyici
-Bir tüp yapıştırıcı
-5 parça tebeşir
-7 taş
-2 parça gül yaprağı
Opsiyonel: içi kumlu tırnaklar, ataç ve aliminyum folyo.

Yönlendirmeler: Kullanmaman gereken bir kaseye banyo suyundan koy. Yol üzerinde giderken oraya buraya döktüğüne emin ol. Tüm içerikleri al ve kaseye boca et. Tüm içindekiler dışarı fırlayana kadar karıştır. Halıya falan bulaşığın yayılmasına özen.

Hazırlama Zamanı:
Annen seni durdurana kadar.

Servis:
2 oyuncak bebek, 3 peluş hayvan ve bir sürü karınca.

Temizleme Zamanı:
Keşke bilsem. Annem temizledi. Sanırım birkaç saat almıştır.

Antalya 2011

İlk 2 gün fena değildi. Hatta bilgisayarsız olmanın bana ne kadar zaman kazandırdığını farkettim. 3. gün maillerimi, arkadaşlarımı merak etmeye başladım. 4. gün huzursuzlanmaya başladım. 5. gün sinirlerim bozuldu, ellerim titremeye başladı. 6. gün benim gibi bir internet bağımlısının daha fazla dayanamayacağını anladım ve gittim Antalya'ya internet bağlattım. Yarın sanırım çok sevdiğim internetime, bloguma, cocayla online buluşmaya kavuşucam. Bu arada Side'den Antalya'ya geldik. Ne zamana kadar burdayız, ne yapacağızla ilgili hiç bir planımız yok. Çocuklar çok keyifli. Ben bir yanım cocayı özlese de Ela'yı nasıl oyalayacağımı burda hiç düşünmediğim için çok rahatım.

Ela bisiklete binmeyi öğrendi. Ece sıralamaya başladı. Coca gitti, annem geldi. Biz yazlık rutinimize başladık.

18 Mayıs 2011 Çarşamba

Ece'nin Ağzı Hep Dolu

Ece'nin ağzından bugün çıkardıklarım:

  • Bir sticker
  • Kahvaltıdan bir zeytin çekirdeği.
  • Bir parça çimen.
  • Taş
  • Sakız ambalajı parçası
  • Ece'nin boğazından bugün çıkardıklarım:

  • Ela'nın lastik tokası
  • Mukavva kutudan bir parça.
  • Evet, lastik tokayı yuvarladı.

    Bu sabah Ela'nın yere attığı bir mukavva kutuyu kemirirken gördüm. Sonra kendisini yukarı kaldırıp ağzının içine bakınca boğazına doğru yapışmış mukavvayı gördüm. Ters çevirip elimi daldırıp çıkardım. Bir santimetrekareydi ve ucuz kurtardık.

    Onu kucağıma aldım, yüzünde bir stres aradım ve öksürmeye devam etti fakat öksürebildiğine göre anladımki nefes alabilir. Yere oturdum ona sarıldım ve yine çok korktum. Yutması ve sindirmesi çok zor birşey denedi bu sefer.

    Biz ne kadar toplarsak toplayalım herşeyi hatta her küçük şeyi ortalıkda bırakan bir ablası var. Asıl bunun tehlikeli olduğunu düşünmemiştim. Benim hatam. Sürekli sürekli kontrol etmeliyim. En zor döneme girdik. Onu izlediğim sırada bile ağzına bişeyler atmayı beceriyor. Bakalım tatil günleri nasıl geçecek.

    17 Mayıs 2011 Salı

    Kısa Kısa - 17 Mayıs

    - Abicim sen bu satırları okurken ben çok uzaklarda olucam. Mı? Yok o kadar uzaklaşamam. Ama neysem Çarşamba itibari ile çoluk çombalak 5 kişi, 4 bavul, 1 ayakkabı çantası, 2 araba koltuğu, bir bebek arabası, bir bisiklet, bir çocuk havuzu, Ela'nın kamyonu, ilaç ve kozmetik çantası, Ela'nın eğlencelik çantası, yiyecek çantamız, 2 bilgisayar çantası, bebekler için 2 sırt çantası, 2 kadın çantası, montlar, yedek kıyafetler hep beraber bir adet arabaya sihir yöntemi ile doluşup Side'ye yola çıkıcaz. 4 adet dişi, bunun 1'i çişini ve kakasını söylemeye şu ara pek yeltenmeyen 3 yaş civarı bir manyak, biri heran kakasını çişini yapıp üstünde oturarak gidebilecek bir bebek, ikisi de kadın mesanesine sahip olunca herkesin çişi farklı zamanlarda gelirse sizce biz bu yolu kaç saatte gideriz. Bence geri bile gidebiliriz. Çiş molalarının dışında en iyi ihtimal ile Ela'nın en az 2 kere kriz çıkarma potansiyeli mevcut. Coca'nın her mantar gördüğünde durma potansiyeli mevcut. Bir de ''bu ne ağacı acaba'' diyerek yavaşlamaları da var. Sürekli susayan ve susadıktan sonra yarım saat içinde tuvalete gitme ihtiyacı duyan benim 6 kere durma potansiyelim mevcut. İki kere de Ece'nin meme emmesi veya gıdası için çıkardığı krizi halletmek için durma potansiyeli mevcut. Bence hayatımızda yaşadığımız en renkli seyahate gidiyoruz.

    - Şimdi ben diyetteyim ya. Google'da bir salata aratır mısınız lütfen? Fotoğraflarına bakın lütfen. Neden tüm salata yiyen kadın fotoğrafları ağzını yaymış gülüyor bana söyler misiniz? Gerçekten salata bu kadar mutlu ediyor mu? Kadınlar ''Ahh tatlı salatam, çok tatlısın. İçimdeki vahşi hayvanı ortaya çıkarıyorsun.'' der gibi bakıyorlar.
    Şimdi benim anlamadığım birşey var. Ben Ela'ya hamile kaldım hamileliğimde 22 kg aldım. Sonra bir 8 kg verdim. Sonra bir 2 kg verdim. Sonra 2.5 kg verdim. Sonra Ece'ye hamile kaldım. 3 kg verdim. Sonra 7 kg aldım. Sonra 7 kg verdim. Sonra 4 kg verdim. En son bir 2.5 kg verdim. Bu durumda 3 senede 29 kg vermiş oluyorum peki nasıl oluyor da 16 kg fazlam var. Ben bu matematiği çözemedim, çözebilen varsa haber versin.

    - Ece sarılıyor. Hem de nasıl. Ne kadar güzel bir duyguymuş. Bir bebeğin ilk kez sana sarılması. Kafasını da omzuma koyuyor. Bugün tekrar aşık olmuş durumdayım. İnsan birkişiye aşık olmuyormuş. Aynı anda farklı birçok aşk yaşıyormuş. Hiçbiri de birbirine karışmıyormuş. Hatta birine olan aşkın diğerlerine olan aşklarına neden olabiliyormuş. Acaip bir şey. Aşkın faizi aşk. Off saçmalıyorum neyse. Şu alttakilere aşığım işte. Asıl kaynağı gösteremem valla, isyan edersiniz.

    - Valla tatile gidiyoruk dedik ya. Ama dönüş olayımız açık. Ne zaman yurda dönücez belli bilem değil.
    - Bugün CMYLMZ'a gidiyoruz. Kulise girebilirsem iş dilenicem. Beni kadrosuna alsın. Mektuplarını yazarım.

    16 Mayıs 2011 Pazartesi

    Sürünün sonuncusu 8 aylık


    Bugün 8 aylık oldun şekerim. Bu şimdi artık oy kullanmaya veya bira içmeye başlayabileceğini göstermiyor tabii ki ama artık ekmeğini kemirebilirsin. 18 yaşına basıp artık ehliyet alabileceğin gibi çok önemli bir zaman değil ama şimdilik bunlarla yetinmek durumundasın. Seni artık bir takım katı gıda ile beslemeye çalışıyoruz ama sen yine de sıvı anne sütünü ve muzlu elmalı püreni en çok seviyorsun. Bugüne bugün tam 8 kg oldun. Ben ne yiyorsun bilmiyorum ama gayet iyi gidiyorsun.

    Yaptığın onca hareketten sonra ilerde kilo verme konusunda endişelenmene hiç gerek yok. Her dakikanı hareket ederek ve oturup, kalkıp, yine oturup, öne emekleyip, geriye emekleyip, yine oturup yine kalkıp vs. vs. sürekli hareket ederek geçiriyorsun. Şu sıra en büyük derdin ayağa kalkmak. Artık birşeyin sana çok uzak olması seni durdurmuyor. Tam anlamıyla mobilsin. Herşeyi artık yutma eğilimindesin. Geçen hafta kakandan aliminyum folyo bile çıktı. Biz herşeyi topluyoruz, sonra Ela herşeyi yere bırakıyor. Bununla nasıl başa çıkacağız bilemiyorum.

    Geçen haftalarda senden birkaç kere 8 saat kesintisiz uyku yakaladık. Ve artık kesinlikle gece 11 beslenmesini kendin bıraktın. Hatta bir gece akşam 8'den sabah 6'ya kadar uyudun. Anneni çok seviyorsun o kesin artık. Genel olarak gece bir kere sabah 4 civarı uyanıp, meme emmek istiyorsun. Artık daha kolaylaştığını hissediyorum. Şu sıra herşeyin değişti. Artık gündüz uykularını da 3'den 2'ye düşürdün. Sabah bir uzun uyku, öğleden sonra bir uzun uyku uyuyorsun. 9. ay yolayrımında gerçekten büyüdüğünü farkettiriyorsun.

    Katı gıda olayında çok da iyi gitmiyoruz. Çünkü çok az şeyi kabul ediyorsun. Bu da hala benim üstüme çok iş düşürüyor. Umarım bu ay bu konuda daha iyi oluruz. Çok sosyal bir bebeksin ve çok gülüyorsun. Herşeyi kemirmeye çalışmasan, kötü huyların yok diyebilirim.

    Sonuç olarak böyle devam et bu ay kanaat notu da kullanarak sana 10 üzerinden 9 veriyorum. Sözlü de yapmayacağım. Senden bir sıralama hareketi bekliyorum, çok çalış. Boyun da uzasın olur mu bak ne de olsa tatil ayı.


    12 Mayıs 2011 Perşembe

    Yağmur Altında MFÖ Konseri

    Yaz gelmedi ama yağmur çamur bizi durduramaz. Şimşek, dolu, rüzgar bizi durduramaz. Çıktı evden 2 çocuk, 3 büyük, cocamın kardeşi ve arkadaşı bahar şenliğinde bulduk kendimizi. Biz inat ettik, onlar da inat etti. Konser iptal olmadı.

    Önce gezdik, hava aldık. En çok Ece eğlendi. Kollar bacaklar sallantıda.


    Stadda yer bulduk. Tıkındık, oynadık. Hava kararınca Ece yorulunca Ece'yi eve gönderdik. Konser başladı. Yağmur başladı. Giydik poşetleri kafamıza. Dansettik. Çok yorulduk.

    Ela'nın ilk konserinin son hali ise aşağıda. Konser'de bayıldı kaldı. Bana çok iyi geldi. Uzun zamandır böyle aktivite yapmayınca hava koşulları beni durduramaz. Hep söylerim yağmur yapdığı için birşey yapmamayı anlamıyorum. İngiltere'de insanlar hep evdemi oturuyor kardeşim. Islanmak ne kadar güzel biliyormusunuz. En son ne zaman denediniz. Haydi dışarı.

    11 Mayıs 2011 Çarşamba

    Kısa Kısa - Mayıs 11

    * Sonunda arabaya konserve gibi sığmak zorunda kalmayacağız. Kendimize içine benim besleme gibi sığışmak zorunda kalmayacağımız bir araba aldık. Çok sevdiğimiz küçük arabamızı satıyoruz, almak isteyen.

    * Biraz önce karbonhidratlarla proteinleri karıştırdım. Moralim çok bozuk.

    * Bu çocuklarla olmak işi tam bana göreymiş. Valla çok eğleniyorum. Niye inanmıyorsunuz. Neden hayatımı onlara adadım da kendimden vazgeçmişim sanıyorsunuz bilmiyorum. Neyse çoluk çombalak seviyorum. Onlara bakmıyorum valla takılıyorum. Ben nasılsa burdayım 2 de siz bırakın isterseniz ha 2 ha 10 hiç farketmez yalnız çişini söyleyen türden olsunlar mümkünse. Anlatırız size burdan bütün gün ne yedik, ne içtik, tuvalette çık hadi çabuk kavgası, gece en geç yatma rekoru, ama biraz akran insan görmem gerek onu da söyleyim.

    * Bakıcı geldi oh yarabbim şükür. Şu birkaç gündür daha keyifliyim.

    * Garip bir sene geçiriyoruz. Bir sınav gibi. Bir ay sonra bu sefer de cocanın dedesi vefat etti. Apar topar yine memlekette gidilmeler falan. Şimdi de annemin protezinde bir sorun çıktı. Ne olacağı belli değil. Antalyaya gidişimizi ertelemek durumunda kaldık.

    * Çocukların ikisi de şu sıra birer melek, allah bozmasın. Şu an evde tamirat var ve matkap sesinde ikisi de horul horul uyuyor. İnanması çok zor.

    * Bugün açık hava konserine gidicektik. Şaka gibi inanılmaz yağmur yağıyor.

    * Ela Naz 34 aylık oldu. Saçlarını kestirdik. Teenager olmuş gibi geliyor bana. Ece tripodlara tırmanmaya başladı. Yok anacım bunların mayası aynı, Ece'nin de geleceği belli oldu. Yazık bana.

    10 Mayıs 2011 Salı

    Skali ve Maldır

    X-Files'ı bilirsiniz değil mi, işte ona ithaf ediyorum.. Bir kitap yazıcam anacıım..

    Maldır: Hey Skali, Saat sabahın 2'si buna iş mi denir ablacım. Biraz eğlenelim mi. Pek güzelsin.

    Skali: Bunun için zamanım yok Maldır. Yapmam gereken bir otopsi var koçum.

    Maldır: Allah belanı versin Skali. Gecenin köründe beni buraya çağırıyorsun ve azcık aşnafişna yerine senin ölü insanları yarmanı mı izlemek zorundayım. Saol canım. En güzel pantolonumu ölü bir adam için mi giydim yani?

    Skali: Kapat çeneni Maldır. Çok büyük ihtimal zuzaylı olabilir sanırsam.

    Maldır: (Pembe bir yaratığa bakarak) Ne sana insan olmadığını düşündürüyor Skali?

    Skali: Dur şunu elimdeki baltayla keseyim de bakalım. Aman allahım Maldır. Baksana bu zuzaylı olmalı çünkü beyni minicik. Bir de PEMBE. Bir de biftek gibi kokuyor. Sanırım şu an elimizde olan Maldır, ilk zuzaylı beyni.

    Maldır: Gerçekten mi. Aman ne ilginç. Napıcazki ölü zuzaylı beynini.

    Skali: Bak bu da başka bir organı Maldır. Bunu muhtemelen atarım, ya da gittigidiyor'a falan koyabilirim.

    Maldır: Skali, bu zuzaylı içorganlar beni çok etkiliyor. Haydi güzelim gel bunu kutlayalım.

    Skali: Maldır, bu kansız zuzaylıyı kesmeyi bitirmem gerek. Sonra da gidip anlamsızca kendi teybime kaydedicem.

    Maldır: Skali onu her zaman yapabilirsin. Gel şimdi başka şeyler yapalım. Sana da burası sıcak geliyor mu Skali?

    Skali: Maldır o pantolonundaki silah mı?

    Maldır: Evet, haha. (Silahını çıkarır)

    İmza: Uyduruk İşler Başkanı
    Kaynak: Söylemeyim.
    Zaman: Evdeki Her Canlının Totosunda Sinekler Uçuşurken

    5 Mayıs 2011 Perşembe

    Ece'nin Oyun Grubu

    Ece de bir yandan büyüdü, sanki o hep küçükmüş gibi emekliyor, oturuyor diyince hala şaşırıyorlar. Yarın yürüyor desem herkes pek şaşırıcak. Neysem Ela'nın arkadaşları var, oyun grubu var, geziyor, tozuyor da Ece dursun mu. Durdu çocuk. 6 ay yattı yerinde. Sessiz sessiz büyüdü bebeğim. Zaten 6.5 aylık oldu. Birden birşey oldu çocuğa. Coca senin sütünde birşey var diyor. Bu çocukları kudurtuyor. Sakin ve tembel Ece uçtu gitti, yerine bir dakika durmayan inatla ayağa kalkmaya çalışan Ece geldi. Nitekim sonunda kalktı ayağa. Dün kendi kendine Ela'nın çocuk sandalyesine tutunarak kalktı ve bir iki adım attı. Son hızla Ela'ya yetişmeye çalışmakta.


    Ben de durmadım. Ece'ye de bir oyun grubu kurduk. 4 bebekler. Hepsi birbirinden tatlı. Aral, Eray, Ece ve Zeynep. En küçüğü 5 aylık en büyükleri Ece 7.5 aylık. Yuvarlandılar, birbirlerinin elinden boncuk aldılar. Biraz çok durunca yorulup ağladılar. Ama Ece'den küçükler Ece'yi görünce gaza geldi. Bir hareketlenme oldu. Umarım Ece de Ela gibi güzel arkadaşlıklar kurar. Çünkü anneleri de bebekler kadar tatlı bu grupla bebekleri biraraya getirmek çok istiyorum.

    Ben Ece'yi sakin sessiz, gözlemci sanırdım. Ama diğer bebeklerin yanında gördüm ki Ece aktivasyon insanıymış. Aynı Ela gibi. Bu lafı şu sıra çok duyuyorum ve ödüm patlıyor. Bir Ela'yla daha nasıl başa çıkacağımı bilemiyorum. Ece hareketlendikçe bu işi sevdi artık hiç durmak istemiyor. Bizim minik oyun grubumuz böyle işte. Yakında yine buluşup dertleşip bebeklerin birbirlerine ilgilerini takip edicez bakalım. Yaa Ela hanım sen Ece'yi büyümüycek mi sandın.

    Not: Bugün Hıdrellezmiş. Bir arkadaşım aradı. ''Çabuk gül ağacının altına isteğini çiz. İstediğin olsun. Bir de ateşin üstünden atla'' dedi. ''Olur canım. Hangi ateşin? Senin ateşin mi çıktı yoksa? Ben bütün gün çocuk peşindeydim. Totomu kaldıracak gücüm yok'' dedim. Israr etti. Şimdi burdan söylüyorum. Avokado saksısının dibine gaydırıgubbak birşey çizdim. Bir de Ela'nın fenerinin üstünden atlarken fenere basıp kaydım. Bu kabul olucak mı demek şimdi.. Saksının dibine bir de sıfır beden çizdim. Daha doğrusu sıfır beden çizecek kabiliyetim olmadığı için bir sıfır çizdim, bir de beden çizdim. Artık Hıdrellez efendiler kabul etsinler lütfen.

    Not 2: Diyetisyene gittim. Bu hafta 1 kg vermişim. Diyetisyen, ''Bravo, bu hafta ne yaptıysan onu yapmaya devam et'' dedi. '' Ne yani, 2 çocuğa kendin bak, bakıcıyı gönder mi diyorsun yani'' dedim. Yorum sizin. Sizce ne yapayım.

    4 Mayıs 2011 Çarşamba

    Son Diyaloglar

    O kaaadaar çok konuşuyor ki bu diyaloglar geçtiğimiz haftadan notlar.

    Ben: Kızım lütfen birkaç dakika sussana.
    Ela: Ama anne ağzım durmak istemiyor.
    --------------------------
    Ela: Bunu giydim çünkü üstümde bu var anne.
    --------------------------------
    Ela: Anne bu şarkının adı ne?
    Ben: Bilmiyorum kızım.
    Ela: Bi düşün.
    ----------------------------
    Ela: Anne ben bir kardeş daha istiyorum.
    Ben : Emin misin kızım?
    Ela: Evet, ama bir kardeşim daha olunca Ece'ye artık gerek kalmıycak mı?
    ----------------------------
    Ela: Anne filimin adı ne?
    Ben: Kız mı erkek mi?
    Ela: Sanırım hayvan.
    -------------------------------
    Ela: Anne kızma ama sanırım kulağımda hamur burnumda da şeker var.
    Ben: Ne kızım? Nasıl oldu? (Telaşla)
    Ela: haha anne ben sanırım biraz kandırıkçıyım.
    -----------------------
    Ela: Anne, bacağımda karnım ağrıyor.
    ---------------------------
    Ela: Anne bu ayın bir tarafını kim yemiş?
    --------------------
    Ela: Anne babam senin kocan mı?
    Ben: Evet kızım.
    Ela: Ama senin baban benim kocam niye değil?
    ----------------------------
    Arabada:
    Ela: Anne aynaya bakman bitti mi?
    Ben: Neden? Orda görmemi istemediğin ne yapıyorsun?
    Ela : Arabada uyuyabilir miyim? Yoksa beni ayakta mı tutacaksın?
    Ben : İstersen dinlenebilirsin.
    Ela: Çok yorgunum. Dinlenmem gerek ki yemekden sonraki dans kısmında uyanık olmalıyım. (Yemekden sonra bir dans kısmı olacağına dair fikri nerden geldi hiç bilmiyorum).

    3 Mayıs 2011 Salı

    Ben Eğileyim Sen Bana Vur

    Ela'nın yatma zamanından önce soyunup manyaklar gibi koşturduğu yeni bir hobisi var. Çişini yaptırıp, ellerini yıkayıp yatağa götürmek işkence oluyor. Gerçekten. Bu bilgi almak için mahkumlar üzerinde kullanılabilir. Bir küçük çocuğu versinler ellerine yatır bunu desinler. Hepsi pes eder.

    Bugün bu rutine bombastik bir element ekleyip yüzüme bir tekme attı. Ben onu yatırmaya çalışırken ayağı çenemle tanıştı. Sert. Gözüme yaş geldi ve boğazıma da bir çığlık.

    Sesimi daha önce hiç duymadığı bir desibele yükselttim ve sonra ne yaptı biliyor musunuz? Bana güldü.

    Kim yapar bunu? Kim yüzünden milim uzaklıktan bir çığlık duyar ve sadece güler?

    Dinginlik şimdi, sakinlik şimdi, huzur şimdi

    2 Mayıs 2011 Pazartesi

    Anayım ben, Ana

    Anneler gününde bir buket egzotik aloe vera çiçeği veya en sevdiğim çiçek olan devetabanından 30 saksı kadar istiyorum. Yaptırıp gönderin evime. 3 senede 2 çocuk doğurarak ben ve rahmim bunu hakettik.
    Veya kocam tükana davet edip başbaşa bir akşam yemeği sonra da çayocağına telefondan seslenip, ''Osmaan koçum, yengenle bana iki gazozla iki tost ama benim tostumda havyar olmasın'' diyerek, bir espri patlatsın. Hani bana komik adam olduğu için beni tavladığını hatırlatır gibi.

    Ya da o akşam penceremizin önünde diz çöküp bir kabak kemanenin ardından ''Düriye'nin düğümleri galaylı'' şarkısıyla içerde yatan iki güğüme gönderme yaparakdan serenad yapabilir.
    Eğer o beni yemeğe çıkarmazsa Nihat Doğan'la yemeğe çıkıp survivor ada maceralarını ve yorgan ipliği ile nasıl banji camping yaptığını dinleyeceğime ant içerim.

    -----

    Bugün Eymir'e mantarlara bakmaya, doğaya çıkmaya gittik. Yağmur yağmış ya heryer nasıl yemyeşil olmuş, deli olduk ailecek. Ela yol boyunca ''Aykadaşlar, bakın burda ne var'' diyerek, yeni gördüğü güzide doğa elemanlarını bize gösterdi. Doğaya çıkınca arkadaşlar olduk yani. Ondan önceki gün yani dün, evi toplama hafif temizleme girişimlerim oldu. Resmen hırtım çıktı. Bütün gün önce biri kaka yapar, sonra öbürü kaka yapar. Aynı anda uyumazlar. Birbirlerini uyandırırlar. Uzun zamandır bu kadar yorulmadım bir daha da yorulmam inşallah. Yok anacım, bu evi tertipli düzenli tutma işi bana göre değil. Bu arada evimizin direğinin oturma performansı da madalyayı hakeder yani. Ben anlamıyorum ki ne ara bu kadar dağıldı ev. Daha ondan önceki gün de eski yardımcımız gelip evi temizledi. Ama bizim evdeki canlıların dağıtma hızı temizlenme hızından daha yüksek olduğu için sürekli birbirimizi kazanın dibine çeken faniler gibiyiz. Çok özledim kadını. Çok ulu bir insanmış. Bizim gibi bir dağıtma sürüsünün arkasını toplayabilme kapasitesine sahip. Daha yazmak istiyorum da dengesiz uyku düzenim yüzünden çok uykum var. Sanırım gidip evdeki canlılardan birine artık hangisi denk gelirse yama olup uyuyacağım.
    Gece duası: Allahım, temiz bir ev, hazır yemekler, sakin çocuklar, aşık bir koca, formda bir bünye. Bilmiyorum çok mu şey istiyorum dünyadan.

    1 Mayıs 2011 Pazar

    Arabanın Kapısını Kapatmak Adetim Değil

    Dün gittiğimiz doğum günü partisinden dönünce arabayı kapının önüne parkedip kapısını sonuna kadar açık bırakıp eve çıkmışım. Yarım saat sonra kapımız çaldı. Allahdan sitenin kapısında güvenlik var. Şehirde biryerde oturduğumuzu düşünemiyorum. Yukardan bir baktık. Öyle az buz değil, kapıyı açıp indiğim gibi bırakmışım. Bir gün çocuklardan birini biryerde unutucam diye çok korkuyorum. Bakıcı olmadan 1 haftamız daha kaldı. Ruhum da bedenim de çok yorgun.

    Evimize gelen yolu sonunda yapıyorlar. Gözlerim yaşarıyor düşündükçe. Çok mutlu oluyorum. Resmen heyecanlanıyorum. 1 senede araba da biz de eskidik resmen. Artık misafir çağırabiliriz.

    Bugün kendimizi dışarı atıcaz inşallah. Antalya'ya gitmemize 17 gün kaldı. Geri sayıyorum resmen. Bu sene kadar hiç daralmadım Ankara'da.