26 Eylül 2009 Cumartesi

Dişi Yakarış

Dişi Yakarış


Moonwalker eğilmesi


Karate Kid 8.5



Çok süper maceralı yolculuktan sonra Side'de 4 gün geçirdik. Bu sürede Ela hanım bolca denize girdi. Keyfimize baktık. Baba insan yine çalışmak zorunda kaldığı için baya bi süre yanımızda değil bilgisayarı ile beraberdi ama olsun yine de Ela ile baya vakit geçirebildi. Beraber havuzlara girdiler, daha çok yakınlaştılar.

Bu arada tüm yaşı büyük insanlardan Ela'nın üşüyeceği, hasta olacağı ile ilgili azarlar yedim.
Buna yoldan geçen simitçi ve Alman bir teyze bile dahil... Hatta iskelede balık tutan bi adam öğlen saatinde herkes mayolu iken Ela çıplak dolaştığı için bana "bu çocuk üşür" dedi. Ben dumur kardeşim bu sıcakta manyakmısınız neden bu çocuğun başına güneş geçer, sıcaktan koruyun diyen yok.. Bir de "ayakları çıplak gaz yapar" diyenler var. Bir kere bu çocuk ayağında ayakkabı tutturmuyor, ben giydiriyorum o çıkarıyor, ikincisi ben manyakmıyım bebeğimi hasta etmek isteyim. Hem size ne... İnsanlar delirmiş. Üşütme çılgınlığı plaja bile vurmuş. Çok fena içime daral getiriyorlar. Sanırım yakında ağır konuşmaya başlıyacağım. Herneyse.
Side'den sonra fotoğraftaki Adrasan'daki cennete geldik. Burayı internetten bulmuştum. Her zaman olduğu gibi 8000 tane yorum okuyarak burayı seçtim ama gerçekten iyi bir seçimmiş. Club Sun Village Adrasan'da ormanın içinde sakin bir tatil köycüğü vari butik otel. Ahşaptan evler büyük bir alana açılıyor ve bu bahçe de havuzlar da çok güzel. Gece olunca çok sessiz oluyor yani bebekle gitmek için çok hoş biryer. Ve yemekleri ve hizmet harika. Bir kere açık büfe olmadığı için yemeklerin lezzetleri tartışılmaz sanırım kilo problemime biraz sekte uğrattı burası. Hizmet de ayrı güzel. Neyse bu gereksiz reklam sanırım hala orda olmayı istediğimi gösteriyor.
Çok sakin bir tatil geçirmemize rağmen son 2 gündür Ela tam bir dişi yakarış durumuna geçti. Çok güleryüzlü bir bebek olmasına rağmen huysuzluğu tavan yaptı. Neye yoracağımı bilemiyorum ama kendisine yardımcı olmaya çalışıyoruz. Bunun yanında algılarında bir atlama oldu diyebilirim. Bu 1 haftalık tatilde söylediği kelimeler çok arttı. Tam bir taklit olayına girdi.
Altı, Bir, Cadı, geldik, bitti, bebek kelimelerini çok şirin bir şekilde söylemeye başladı. Havuza ve denize girdiğinde gereksiz özgüven gösterdi. Elimizi falan itip kendisi yürümeye çalıştı. İlk kez bir köpeği sevme cesareti gösterdi. Özet olarak uzun zamandır çekirdek aile olarak yapamadığımız tatili yaptık.. Çok da güzel oldu.

Bu dişi yakarış yüzünden dönüşte bir maceraya atılmaya cesaret edemedik. 2000 metreye çıkmaya cesaret edebiliyoruz ama bir çocuğun huysuzluğu gözümüzü korkutuyor. Bu çocuklarda acaip bir güç var. Korktuğumuz kadar varmış. Giderken gıkını çıkarmayan melek kızımız dönüşte arızaya geçti. Zorlu bir yolculuktan sonra evimize geldik. Umarım sadece psikolojik olarak zor bir gün geçirmiştir, her yolculuktan sonra çocuklar hasta olur sözünü doğrulatmasını istemiyorum.

Bir kitabı sevmediğim o kitabın sayfalarını atlamamdan belli olur. Acaba sonrası iyimidir diye bu kitaba bir şans vermeye çalıştım. Ama çok dandikti. Bir de çok satanlar arasında, ben bir halt anlamadım. Elmasçıları mı anlatıyor, nasıl para kazanılır onu mu bilemiyorum.. Beni acaip baydı. 1 günde elimden attım. Önermiyorum.

21 Eylül 2009 Pazartesi

GPS'in Götürdüğü Yere Git... Ela Toroslarda

Yine GPS'in sözünü dinledik ve bu sefer gercekten hayatımızda goremeyecegimiz bir yoldan Side'ye geldik.
Herşey yine Ankara'dan çıkar çıkmaz cocayı dürten birşeylerle başladı. Dedi ki varmısın GPS'e en kısa yolu yazalım bizi nerden götürürse ordan gidelim..
GPS'in en kısa km gösterdiği yerden gittiğimizde kendimizi bir tarlada ya da çıkmaz sokakta bulduğumuz oluyor.
Herneyse bize dedi ki Side 467 km, biz de normalde Afyon üzerinden 570 km olduğunu biliyoruz. Peki dedik ama ben de bir gerginlik..
Polatlı'ya kadar herşey aynı idi. Polatlı'dan bizi sola biyere soktu. Beyşehir'e kadar bomboş yollardan gittik. Bayram trafiği buralara uğramamış gerçekten tek tük araba geçtik.
Ela da bu süre de uyuduğu için doğanın tadını çıkarttık. Yollardan alıç topladık, Atlantı (çakma Atlanta)'yı da bu yolda gördük.. GPS olmasa böyle bir yerin varlığından haberimiz dahi olmazdı.
Beyşehir'den sonra işler değişmeye başladı. Gittiğimiz yollar ıssızlaştı, yeşillikler çok arttı, sanki geldik Karadeniz'e. Hoğuş diye bir kasabadan sonra 100 km'miz kalmıştı zannediyorduk ki en fazla 1.5 saatlik yolumuz kaldığını düşünüyorduk. Fakat işler daha da ilginçleşti. 1.5 saatlik yolu biz 3 saatte geldik. Önce biraz tırmandık. 1200 m gibi bir rakımda görebileceğimiz belki de bir daha göremeyeceğimiz en güzel düzlük mera gibi biryerle karşılaştık.


Burda durup Ela'ya inekleri kuzuları gösterdik.. Sanki geldik Hollanda'ya. Fotoğraflar çektik. Sonra yağmur yağmaya başladı biz de tırmanmaya başladık tekrar. Bir ara bilmemne Milli Park'ına girdik. İsmini bile duymamıştım. Bu ormanlık alana girer girmez rakımımız daha da artmaya başladı. Tüm toros köylerini gördük diyebilirim. Bir ara aşağıya bakamaz duruma geldik. Torosların kenarından sürekli tırmanarak gidiyorduk. Çıktıkça çıkıyoruz söylemekle inanamazsınız ama aşağısı nerdeyse görünmüyordu işin ilginci o kadar yüksek yerlerde bile köyler vardı. Birkaç evlik yerleşimler gördük. Biz Toros Fatihi olduk.

Bir araştırma yaptım sonra bu Toros köylerinden birinde halkın ortalama yaşam süresi 90'lardaymış. Burda yaşam doğal olmalı, radyasyon yok, hormon yok stres yok oksijen çok.

Torosların zirvesini gördük diyebilirim herhalde 2000 mt yukarı çıkmışızdır. Hah tamam artık tepeye geldik diyoruz biraz daha çıkıyoruz yol biraz daha daralıyor. Tepeden Manavgat Delta'sını ve bulutları gördük.

Oksijen fazlası bende kafa yaptı ikebana'ya origami demeye başadım. Japonca'mı bile bozdu yolculuk. Gerçek anlamda bulutların üstüne çıktık. Burası sonsuzluk, boşluk ve hiçlik hissi veriyor. Varlığımız ne kadar küçük bu evrende burada birkez daha hatırlıyor insan. Bir kum tanesinden farkım yok bu dünyada ve benden çook büyük bir güç var. Hıyarlıkmı ettik buralara gelmekle acaba:) Tatile çıktık şimdi bunun sırasımı.

Sonunda hızla inmeye başladık ve dağlardan taşlardan gerçekten Side'nin kucağına indik. Bu yolu sanırım sadece buranın yerlileri kullanıyor. Km olarak kısa bir yol ama herkesin gözü kesmez, hızlı değil ama maceralı bir yol; düz değil ama manzarası harika bir yol.. O gün Ankara'dan Side'ye bu yolu kullanarak bir tek biz gelmişizdir sanırım. Geldik ki çok yorulmuşuz. Uzun zamandır böyle birşey yapmamıştık. Eğlendik, gerildik ve her insanın görmediği yerler gezdik. Torosların en geçit vermeyen yerlerinden geçtik. Arabada bir bebek iki deli, dışarıda yağmur, çocuk şarkıları ile buraya geldik.
İşte tatilimiz böyle başladı. Dün uyanır uyanmaz kendimizi denize attık. Ela kumla oynamaya bayılıyor. Deniz konusunda ise bıraksak kendi giricek. Her zamanki gibi cesaretli ama temkinli davranıyor. Şimdilik buraların tadını çıkarıyoruz:) 3 gün sonra Adrasan'a gidicez belki yine bir macera yaparız.

Ve Ela'nın ilk öğrendiği sayı 6. Biz beşe kadar sayıyoruz sonunda altııı diyor.. Bu işe de baştan başlamadı yani.. Burda sürekli kedilerin peşinde koşuyor. Bir de gidip kendini havuzun kenarına atıyor. Önümüzdeki günlerde bizi daha çok koşu bekliyor anlıyacağınız.

16 Eylül 2009 Çarşamba

Yeşil Gordion ve Eko Anne

Evimin dibindeki AVM sonunda açılıyor. Bunu bekliyordum aylardır sonunda 17 Eylül'de açılış yapıcakmış. Ana kiracıları Carrefour, Zara, Electroworld, Marks & Spencer'ın yanında çok sevdiğim Num Num ve Sushico'da Gordion'da olacakmış.

Asıl bunların yanında Gordion Ankara'nın ilk yeşil AVM'si olacak ve BREEAM (Bina Araştırması sertifikası & Kuruluş & Çevresel Değerleme Metodu) na sahip olacak. Breeam dünyadaki en yaygın ve en uzun süredir kullanılmakta olan uluslararası yeşil bina standardı. Yeşil olunca noluyo. Gordion kendi enerjisini kısmen kendisi üretecekmiş. AVM merkezlerinin nasıl bir enerji tüketicisi olduğunu düşünürsek bu çok süper bir davranış. REDEVCO'yu tebrik etmek lazım. Ben evimin yakınlığı nedeniyle yürüyerek gidebileceğimden daha az enerji harcıycam..

Bundan sonra böyle ciddi yazılarımı yazacağım bir web sayfası açıyorum.. Eko Anne. Yok BPA, yok geri dönüşüm, hangi ürünler zararlı hangileri değil bu sayfadan takip edebilirsiniz. Son hazırlıklarını yapıyorum tatil dönüşü açarım herhalde.. Cıvık ve Kuzumlu yazılarımı yine burdan yazacağım..

14 Eylül 2009 Pazartesi

Baba, Kız ve Kutsal İnek Tatile...

En sevdiğim mevsimdir sonbahar. Herkesin aksine yazdan ve sıcaktan nefret ettiğim için sıcakların azalması, herkesin evine barkına dönmesi mevsimini çok severim. Sosyalleşmenin mevsimidir. Küçükken okul tekrar başlıyacak arkadaşlarıma kavuşucam diye sevinirdim. Tatillerim de güzel geçerdi aslında ama yine de sonbahar ayrı bir tatlı olurdu benim için. Büyüyüp kendi organizasyonlarımı kendim yapmaya başladığımdan beri de Eylül ayında tatile giderim. Hava dışarıda dolaşılmayacak kadar boğuculukdan kurtulmuş olur. Deniz tatlı bir sıcaklıkta olur. Bu sene yine sezonu tatile giderek kapatıyoruz. Önümüzdeki günlerde çekirdekimsi aile olarakdan yine yollara dökülüyoruz. Çantalarıma kitaplarımı koydum bile. Elanın da çantası hazır. Cocanın çantası son dakikalarda hazırlanır. Hatta yurtdışına çıkmadan 2 saat önce çantasını hazırladığımızı bilirim. Onun acelesi yoktur.

Zaten bagajlarımızın yarısını teknolojik malzemeler oluşturduğu için son dakika hazırlanır. Biz ailecek doğayı çok severiz 5 saatlik yola yoldaki meyve ağaçlarında dura dura 8 saatte gideriz. Ama buna rağmen tezatlar ailesi olarak Ela da dahil evdeki çeşitli boyutlardaki kişibaşına düşen 2 bilgisayar, bilgisayarvari teknolojik alet, Gps, yine kişibaşına düşen 1 fotoğraf makinası ile biz teknolojiden de kopamayan bir aileyiz. Cocayla ikimizin de işimiz gereği bilgisayarımız sürekli yanımızda gezer. Nereye gitsek teknoloji filomuzun kompakt olanlarını götürürüz. Bir de yanına Ela'nın kendi başına bir bagajı kaplayan filosu (bebek arabası, araba koltuğu, oyuncakları, kitapları ve kıyafetler) ile biz 3 kişilik dev bir aileyiz.

Şimdi yollara düşmemize daha biraz varken bunu niye yazdım. Bu ara içimden çok yazmak gelmiyor. Gidene kadar bir kere yazmak istedim. Ama bu depresif modumdan değil, dinlenmek istiyorum. Eylül ayının sakinliği beni de sardı. Güzel sabah kahvaltıları yapmak, sahilde çayımı yudumlarken Ela'nın kumlarla oynamasını seyretmek, öğlen uykularına yatmak, cocayla balık tutmaya gitmek, Ela ile yeni keşifler yapmak ve kendime gelmek istiyorum.. Belki dönünce bomba gibi olurum:)

Dönünce yapılcak çok iş var. Yarım bıraktığım bir sürü konu, gidilecek yerler, bitirilecek işler var. Ama şimdilik biz ;14 aylık Eloş, 396 aylık coca ve 388 aylık ben tatile gidiyoruz.

10 Eylül 2009 Perşembe

Ela 14 aylık ve Ayamama Öç Aldı...

Resimde görülen komik zat bugün 14 aylık oldu. Kendisi bana hayatımın en hızlı, en komik, en güzel ve en anne 14 ayını yaşattı.. Onu pek sever oldum:) Dün akşam ilk kez bir yemekte 1 saat boyunca (tabii bağlı olarak) mızmızlanmadan masada oturup ona buna göz süzdü. Ha yine ortalığı birbirine kattı ama olsun..
Bugünlerde kendi dilinin kelime haznesi çok genişledi. Digıl digıl denilen bu iki kelimeyi her duyduyu ifade etmekte kullanabiliyor. Kızıyor, gülüyor, manyakca hareket ediyor.. Sonuçta Elaca baya aşama kaydetti.

------------------------------------------------------------------------------------------------

Dün İstanbul'da yaşananlar için çok üzgünüm. Ama hala ders almıyorlar. İnsan denilen tüketici varlık doğayı dinlemeye başlamadıkça malesef bu felaketler artıcak. Dere yataklarına yapılan yerleşim, kötü altyapının faturasını insanlar canlarıyla ödüyor. Yine de geçmiş olsun İstanbul.. Bu arada Cuma günü daha beter yağıcakmış umarım önlem alıyorlardır.

Leyla Navaro'nun "Beni duyuyor musun?" adlı bu kitabını tavsiye ederim. Kendisi çok yalın bir dille çocuklarla iletişimi anlatmış. Aslında ben sadece çocuğum için değil genel olarak iletişimle ilgili çok dersler çıkardım.. Kitabın tanımı da zaten şu şekilde " Acı deneyimlere yol açan pek çok sorunun kökeninde, insanların birbirini gerçekten duymaması, duyamaması yatmaktadır. Çünkü sadece söylenen 'sözcükleri' duymak, sözcüklerin ardındaki duygu dolu mesajları alamamak, yanıtların da yüzeyde kalmasına yol açar; bu durum ise iletişimin engellenmesi anlamına gelir. "

Dün akşam park caddesinde "Butcher's" a gittik. PArk caddesi acaip bir hal almış. Sürekli yeni yerler açılıyor. Burdaki rating arttıkça fiyatlar da tavan yapıyor. Yemek çok güzeldi, yani insan bu kadar zevkle yiyebilir ama gerçekten çok pahalı diyebilirim. Yine de parasına değer güzel bir et yiyelim diyen olursa köftesi harika.. Bonfile de yumuşacık.. Bu arada adı üstünde kasap bu etlerden alabiliyorsunuz da..

7 Eylül 2009 Pazartesi

Bütün Dişler Toplandık!!! ve MyGym

Bütün dişler toplandık toplandık toplandık..
Sorduk neden yıprattık Ela'yı Ela'yı..

Neden tüm dişleri aynı anda çıkmaya çalışıyor anlamıyorum. Toplam 11 dişi oldu. Ve şu an yine kabarmış 3 dişi daha var gelen.. Hangi huysuzlugu neden yapıyor anlamak mümkün olmuyor.

Cmts. günü 8 bebek ve 8 anne bir kaosa sürüklendik.. Bebekler ipini kopardı. Mini-town'un MyGym dersine katıldık. Ela çok memnun kaldı ben çok yoruldum. Ama akşam çok güzel uyuduğu için ve sosyal bir ortamda kızımın davranışlarını izleyebilme imkanı buldugum icin ben de cok memnun kaldım. Derslere devam edeceğiz, en büyük sebebi de bu bana Ela ile ilgili daha çok fikir vereceği, onun ilgi alanı, arıza noktalarını daha iyi gözlemleyip buna göre bir rota çizebilmeyi umduğum icin. E o da çok güzel koşuyor oynuyor sosyal ortamda aynı yaşdaşlarıyla beraber oluyor bu da cabası tabii..
Önce spor hareketleri ile başladık. Bir daire etrafına bebeklerle dizildik. Eğitmenin gösterdiği hareketi yapmamız gerekiyor. Bebeklerin çoğu da anlamasa bile annelerinin hareketleri yaptırmasına izin veriyor. En çok kendi anlayıp katılan Melisa. Diğerleri de uyumlu ama Ela bir dk orda durmak istemedi. Limitsiz arıza gösterdi. Sürekli elimden kaçıp arkadaki trombolinin üstüne çıkmaya çalıştı. Acaba bu genel karakterimi olacak yoksa şu an henüz anlamadığı içinmi yapıyor bilemiyorum. Genel olarak konsantrasyonu zaten zayıf ve birşeye kafayı taktı mı hiçbirşeyi gözü görmüyor.. Ela tromboline taktı..
Daha sonra çeşitli spor aktiviteleri yaptırdılar. Genel olarak hepsini birkere benim zorumla denedi. Bunun dışında genel olarak eline iki top alıp sürekli koştu. Kaydırağa tersten tırmanmaya çalışıp bir de tepede eğilip bacaklarının arasından bakmaya çalışıyordu. Çok çok bireysel bir çocuk. Kimseyi gözü görmüyor ben dahil.. Tek istediği kimse onu kucağına alıp birşey yaptırmaya çalışmasın, o istediği yere tırmansın ve toplarla koşsun. Ama bunun yanında çok hoşuma giden özellikleri var. Başka bir bebek elinden birşey aldığında asla ağlamaz, gidip kendine başka bir tane buluyor ya da o da onun elinden almaya çalışıyor. Düşünce hiç umursamıyor direk kalkıp devam ediyor ki burda kendimize kredi vermek zorundayım. Sıramalaya başladığından beri çok düşüyordu, ben hiç müdahale etmedim. Parklarda düşerdi başkaları kaldırmaya çalışırdı. Ben kaldırmayın kendi kalkar derdim. Çok faydasını gördüm. Hem mızmız ve düşünce ağlayan bir çocuk olmadı hem de sürekli kendi kalkıp devam etmesi fiziksel becerisini çok geliştirdi. Çok çabuk yürüdü. Hatta şimdi çok dengeli koşabiliyor. Düşmeyen çocuk yürümesini koşmasını nasıl öğrensin. Neyse sonuçta genel tavır olarak ipini koparmış gibi koştu ve çok eğlendi..
En çok top havuzunu sevdi. Top havuzundan çıkmak istemedi. Sonuç olarak o gün Ela normal bir çocuğun yapması gerekenleri yaptı. Çocuk bütün gün oynıycak ki güzel yemek yesin, güzel uyusun. Elimden geldiğince bu tip fırsatları ona yaratmaya çalışıyorum. Apartmandaki çocuklarla da güzel eğleniyor. Evimizin önü trafik yolu olmadığı için site içinde olduğumuz için şanslı sayılır. Yine koşup oynayabiliyor.
Bizden maceralar şu sıra bu kadar. Ela keyifli günler geçiriyor. Hala havalar güzelken bol bol dışarı çıkarmaya çalışıyorum onu. Bense zamanın nasıl geçtiğine inanamıyorum ve minik bebek Ela hızla büyüyor. İyi ki onunla çok vakit geçirme lüksüne sahibim.

4 Eylül 2009 Cuma

BPA Sorunsalı

Son yıllardaki sakin mizacımın aksine bu sefer sinirlerimi zıplatmayı başardılar.
Daha önce yazdığım gibi Dr. Brown'a bir mail gönderdim. Hangi biberonlarınız BPA'lı, neden burda yok vır vır da vır vır diye.. Şimdi size aşağıya önce Dr. Brown'dan gelen açıklama ve savunma mailini sonra da benim onlara tekrar yazdığım maili kopyalıyorum.. Sonra başka açıklama gelmedi.. Nedendir bilemem.. Yorum sizlerin

Dr. brown'un mailinin özeti:
Dr. Brownürünleri konusundaki e-postam Handi-Craft firması tarafından iletilmiş. Dr. Brown ürünlerinin Türkiye dağıtıcılığını Birlik Dış Ticaret A.S yapıyormuş.

BPA maddesi ile ilgili olarak Dünyada özellikle Amerika, Kanada da bu konunun gündemde olduğunun bilincindelermiş ve önce İnsan ve anne-baba daha sonra duyarlı bebek üreticileri olarak konuyu çok yakından takip ediyorlarmış.

Bu konu son günlerde alevlenmiş olsa dahi, 1990’lardan itibaren ara ara gündeme gelmiş ve araştırılmışmış. Sağlık konusunda çok duyarlı ülkeler olan, Japonya, İsrail gibi ülkelerin de konu üzerine araştırmaları varmış ancak araştırmalar bunun zararlı olduğunu teyit edecek sonuçlar vermemişmiş.

Yaptıkları araştırmalar sonucu bu konuda henüz kesinleşmiş bir rapor yokmuş. Bisfenol A maddesinin bazı yan tesirlerinden söz edilmekte ve bu maddeyi içeren eşyalar, sadece insanların direkt olarak kullandıklarında değil, bulundukları ortamda dahi olsa bir etki yaptığından söz edilmekteymiş.

Bebek ürünlerine gelince, Plastik havuzdan, bebek banyosuna kadar birçok eşyada bulunabileceği de söylenmekteymiş.

Benim sorduğum Dr. Brown's biberonlarındaki miktar Dünyadaki sağlık kuruluşlarının "kabul edilir miktar "olarak açıkladıklaları oranların altındaymış.

Benim cevabım:
Merhaba Canan Hanım;
Öncelikle hızlı yanıtınız için teşekkür ederim. Bunun dışında "kabul edilir miktar" deyimi benim içimi rahatlatmıyor. Nedeni şu ki bahsettiğimiz maddenin kanıtlanmış bir sürü zararını isterseniz ben size yazayım ki son bir haftadır hatırı sayılır yabancı makale okudum bu konuda. Bunun dışında BPA içeren biberonları Kanada hükümeti yasaklamış bu da demek oluyor ki bu madde bir hükümet tarafından yasaklanacak kadar ciddi saglık problemi var. Ayrıca madem "kabul edilir miktarın" altında oranlara sahip neden Dr Brown'un BPA'sız biberonları da mevcut.

İyi bir araştırma yaptım. Aldığım sonuçlara göre Dr. Brown'un 2, 4 ve 8 oz'luk şişeleri BPA içeriyor. 3.5 ve 7 ozluk şişeleri ile cam şişeleri BPA içermiyor. Ve çok ilginçtir ki Türkiye'de sadece BPA içeren ürünlerden var. Bu durum bende şirketinize karşı inanılmaz bir hayalkırıklıgı yaratıyor. Neden ülkemizin çocuklarına BPA'lı ürünler dayatılıyor. Neden ülke pazarına BPA'lı olmayan ürünler getirilmiyor. Hicbirseyden haberi olmayan Türk aileleri 3. dünya ülkeleri gibi toksik şişelere mecbur bırakılıyor. Ve mailinizi de önce anne- baba ve insan olarak takip ediyoruz şeklinde yazıyorsunuz. Sorarım size siz kendi bebeğinizi göz göre göre zehirlermisiniz. Size "kabul edilir miktar"ın altında oranlara sahip yazısı birşey ifade edermi? Kızım 13 aylık ve daha önceden bilmemem sebebiyle tam 6 aydır sizin tarafınızdan bu maddeye maruz bırakılıyor. Üzüntümü anlatabilmem imkansız. Çocuklarımızın geleceğinden bizler sorumluyuz. Bizim ülkemizin çocuklarının sorumlulugunu kimler alacak söyler misiniz. Bunu sadece sizin şirketinize yazmıyorum. BPA'lı olmayan ürünleri olup da ülkemize sadece BPA'lıları getiren başka üreticilerle de görüşme halindeyim..

Yazınızda bebek ürünlerinde plastik havuzdan, bebek banyosuna her üründe olabiliyor demişsiniz. Ben kullandıgım tüm ürünlerde PC arıyorum ki kullanmayım diye. Plastiklerde 3, 6, 7 numaralıları kullanmıyorum. Anlıyacagınız bu konuda da elimden geleni yapıyorum da Dr Brown gibi bir firmanın böyle bir savunma yapması bana çok ilginç geliyor. Birçok üründe olması sağlıkla ilgili ödül aldığını öne süren, bunu pazarlama olarak kullanan bir firmanın böyle bir açıklama yapmasını ben karşısındakini salak yerine koyması olarak nitelendiriyorum. Kusura bakmayın. Bebek ürünlerindeki durumun bu olması sizin de bu sorumsuzlugu yapmanızı gerektirmez. Sizin gibi bir firmadan daha sorumlu bir cevap beklerdim. Elimizden geleni yapıyoruz getirtecegiz gibi bir cevap bekliyordum acıkcası. Bana BPA oranının "kabul edilebilir miktarı" ile ilgili ve sizin biberonlarınızın bu oranının altında olduguna dair bir kanıt, bir doküman birşey gösterebilir misiniz acaba?

Ülkemizde sizin ürünlerinizin de BPA'sız olanlarını görene dek bu konuda sizinle ilgili düşüncelerimi ve bana olan cevabınızı çevremle ve arkadaşlarımla paylaşmaya devam edeceğim. Ne yazık ki ürünlerinizin çok kullanıldığı bir sosyal çevreye sahibim..
Cevabımı kişisel almamanız dileği ile..
Saygılar
Esra Erdoğan

3 Eylül 2009 Perşembe

Zurna'nın Zırt Dediği Yer

Sürekli Ela ile ilgili birşeyler yazmak istiyorum. Ama arızalı aklım durmuyorki limitsizce didikliyorum herseyi.
Her haftanın bir konusu olmaya başladı bende. Ve ülkemizde bebeklerin sağlıklarına zararlı öyle çok konu var ki..
Bir haftadır BPA sorunu ile ilgileniyorum. Hatırı sayılır yabancı makale okudum. Sözkonusu maddeyi içeren biberonlar Kanada'da yasaklanmış. Böyle
medeniyetler birşeyi yasaklarsa genelde didiklerim ben. Neyse konu ile ilgili evin kedisi
yazmıs bir daha ben yazmıyorum bu konuyu ve zararlarını ordan okuyabilirsiniz..

Ben de kendimdeki sonuçları yaziim. Öncelikle BPA içermeyen ürünlerin bir listesini buldum.
BPA İçermeyen Biberon Listesi:
Adiri Natural Nursers: All
Avent: Avent PES Bottles, “Via” Feeding System, Tempo Liners
Babisil Silbottles: All
BornFree: All
Dr Brown’s: Glass and Polypropylene bottles
EvenFlo: Classic glass, Light Tint Polypropylene and Polypropylene bottles. Purely Comfi bottles
Gerber: Clear View, Fashion Tints, GentleFlow
Green to Grow: All
Lansinoh Bottles: All
Medela: All
Momo Glass Bottles: All
Munchkin: Dora the Explorer Classic bottles, Mighty Grip Glass bottles
Nature Pure Glass Bottles: All
Nuby: Standard and Wide Neck Non-Drip bottles, Standard and Wide Neck Bottle (handles & Non-Drip Nipple),
3-Stage Wide Neck Easy Grip Feeding System (& Non-Drip Nipple), Natural Touch SoftFlex InfaFeeder (silicone)
NUK: First Choice Glass bottles
Parent’s Choice: Marked BPA Free
Playtex: Original Nurser, Drop in liners, BPA Free Ventaire Advanced bottles
Sassy: UltiVent MAM bottles, Baby Food Nurser Kit
Siliskin Glass Bottles: All
ThinkBaby: All
Tommee Tippee: Easyflow bottle to cup
Weego Glass Bottles: All

ne yazıkki Türkiye'de BPA free olanlardan cok az satılıyor. Olanlar da cok pahalı.. Mesela dogru duzgun bi NUBy ninkine rastladım..
Fiyatına deger tabii ki ama sonucta herkes de alamazki.. Eger yeterince ekonomik durumun yoksa ne kadar vahim bir durum..
Bebeklerimizin geleceginden bizler sorumluyuz ama alacak gucu olmayan insanlar uzerinde ne kadar buyuk bir saglık trajedisi..

Daha önce Dr Brown'un biberonlarını kullandığım için ve onları BPA'sız zanettigim için bu firmaya daha çok sinirliyim. Bu yüzden
bu biberonlarla ilgili daha çok araştırdım. Dr. Brown'un 2(60 ml), 4(120 mı) ve 8(240 ml) oz.luk biberonları BPA içeriyor.
3.5 ve 7 oz'luk biberonları ve cam biberonları BPA içermiyor. Tahmin edin bakalım, evet Türkiye'de sadece BPA içeren biberonlarından var.
Ülkemizin çocuklarını bu toksik maddeyi almaya mecbur kılıyorlar resmen. Dr. Brown yetkilisi bana geri döndüğü mailinde "kabul edilebilir miktar"'ın altında
diye savunma yapmış. Kendilerine bir cevap yazdım. Bu yazışmaları da yayınlayacağım..

Dün gidip BPA içermeyen Nuby'nin silikon biberonunu aldım. Üstünde de kocaman BPA free yazıyor. Bunun dışında da sadece cam biberonu olan Nuk ve Bebedor var.
Cam biberonda da anne sütü proteinleri cama yapışıyormuş. Ama normal süt verilebilir. Herneyse sonuçta tekel olduklarından tam 34 tl vererek bu biberondan aldım ki
Amerika fiyatı 12.98 dolar.. Almaya değer ama bu parayı veremeyecek bir sürü insanın çocukları bu toksik maddeye maruz kalıyor.
Tüketici bu kadar bilinçli olmak zorunda değil. Kaldıki bu konuda Türkçe çok yazı yok herkes ingilizce bilmek zorunda değil. Neden bizim Sağlık bakanlığımız yavrularımızın
sağlığını güvence altına almıyor. Neden bu duruma izin veriyor. Sağlık bakanımız BPA ne demek biliyor mu merak ediyorum.

Bu konuda başka araştırma yapmak isteyen olursa diye bazı linkler de ekliyorum.
Safe Mama - Her türlü konuda annelere sağlıkla ilgili araştırmalar yapıp yayınlayan süper bir site
http://www.bisphenolafree.org/ - BPA ile ilgili bir site
http://www.healthobservatory.org/library.cfm?refid=77083 - Akıllı Plastik Kılavuzu
Soft Landing Baby - Sadece BPA'sız ürünlerin satıldığı bir site. Kılavuz gibi kullanılabilir.
Sağlıklı Oyuncaklar - Bu site de oyuncakların içindeki zararlı maddeleri araştırıp yayınlıyor. Yine kılavuz gibi kullanıyorum.

Herkes bu konuda firmalara baskı yapsın. Ülkemize neden BPA içermeyen biberonlar getirilmiyor sorgulasın.
19 lt'lik şişelerinizin de altına bakın 7 yazıyorsa firmanıza 1 yazan şişelerden var mı diye sorun. 7 olan PC yani BPA içeriyor.
Haberiniz olsun.

Şule yazmış emzik konusuna değinmemişim şimdi http://www.squidoo.com/saferpacifiers.
Avent
Gerber: Natural Flex, NUK Button, Round Soft Center, NUK Fashion (most NUK Fashion latex pacifiers were listed as BPA free, but to be safe we recommend avoiding all of this style)
Munchkin
Sassy/MAM
Nuby/Luv 'n Care

Şu linklerden de faydalanabilirsiniz.
http://www.naturemoms.com -

http://safemama.com/2008/01/04/bpa-free-pacifiers-and-teethers-cheat-sheet/


http://thesoftlandingbaby.com/2008/03/03/bpa-and-phthalate-free-pacifier-guide/