14 Mayıs 2009 Perşembe

Ahşap Oyuncaklar, Prag 2


















Prag ahşap oyuncaklar açısından bir derya. Heryerde güzel ahşap oyuncaklar bulabiliyorsunuz. Fiyatları da Türkiye'de ahşap oyuncak satan yerlerden daha uygun. Örnek veriyorum bir ahşap at aldık. Fiyatı 60 krondu, yani yaklaşık 60 tl. Burda yakın ama boylı bir tanesini sordugumda 129 idi. Herneyse K.E ve ben oyuncakçıda çok eğlendik. Bir çuval oyuncak aldık, hatta sonra pişman olduk keşke daha çok alsaydık diye. Tabii ki hepsini aynı anda vermiycez. Zamanla oyuncaklarını eline vericez.
Ama ben şuan bile sabırsızlanıyorum. Genelde oyuncakları ham ahşapdan yapıyorlar ve inanılmaz çok çeşit var öyle 3 5 çeşit değil. Hala aklım müzik aletleri olan ahşap oyuncaklarda.







Prag'da geçirdiğimiz 3. günde annem ve kardeşim 2 saatlik uzaklıkta şirin bir kasaba olan "Karlovy Vary"e gitmeyi tercih ettiler. Biz de eşimle Ela'yı Prag'daki "Avrupa'nın en büyük hayvanat bahcesi" unvanına sahip yere götürmeyi istedik.. İyiki de gitmişiz biz Ela'dan daha çok eğlendik diyebilirim. 5-6 km2lik bir alana sahip hayvanat bahçesinde hayvanlar diledikleri acık alanlarda dogal ortamlarındaki gibi yasıyorlar.. Tüm hayvanları koşarken oynarken görebildik nerdeyse. Ankar'daki gibi ne zaman gitsek hayvan mayışmış yatıyor şeklinde değildi. Çok güzel vakit geçirdik. Tam 4 saatte gezebildik. Prag'a özellikle bebek ve çocuklarıyla gideceklere burayı ve hemen yanındaki Botanik bahcesini tavsiye ederim. ŞEhir içinden 5 numaralı tramle zoo durağına gidip zoo adlı otobuslerle gidebiliyorsunuz. Hem bir sehir turu oluyor hem de cok rahat gidiyorsunuz. PRag cok rahat gezilen bir sehir. Tramvay htları super.

Akşam yine meydana gidip güzel bir yemek yiyip, gece çekimleri yaptıK cocamla. Vakit bulduğumda fotografları ekleyecegim. Ertesi gün de uzuun bir yolculuktan sonra evimize döndük. Darısı başka gezilere.

7 Mayıs 2009 Perşembe

Prag Gezisi

Hamilelikti, doğumdu, bebekti derken uzun zamandır eşimle biryere gidemiyorduk. Bu tatil bizim için eski günlerdeki gibi oldu. Günde 10 km yürüdük ve çok eğlendik. 23 Nisan günü annem, kardeşim, eşim, bebişimiz ve ben İstanbul'dan uçağa bindik. Prag'a indiğimizde hala inanamıyordum. Uçak inerken bile ilk izlenimlerim çok yeşil biryer olduğuydu. Her yer yemyeşildi. Otobüsle otelimize giderken büyük büyük parklar gördük. İnsanlar parklara yayılmış top oynuyor, uzanmış kitap okuyor ve birşeyler yiyordu. Rehberimiz de bize Çek insanlarının ne kadar rahat olduğundan bahsediyordu. Çok genç yaşta evleniyorlarmış ve çok çocuk yapıyorlarmış ama boşanma yüzdeleri de %70'miş. Gerçekten orda çok genç insanlar gördüm 2 3 çocukla dolaşıyorlardı. Çok ilginç birşeyde doğru düzgün hiçbiryerde internet bulamamamızdı. Türkiye teknolojik açıdan çekten gercekten çok ilerde. Her neyse otelimiz 4 yıldızlı bir oteldi. İsmi "Hotel Olsanka". Fiyatı da çok uygundu. Üstelik Prag'daki tramvay hattı tam önünden geçtiği için Prag içinde çok rahat gezebiliyorsunuz. Otel fiyatına göre çok iyiydi. Temizdi, sürekli sıcak suyu vardı ve rahattı. Tek problemi büyük gruplar halinde çocuk denilecek yaşta gençler vardı. Ve akşam 11den sonra bu çocuklar odalarda ve katlarda gürültü yapmaya hatta birbirlerini kovalamaya başlıyorlardı. Kaldığımız 3 gece de böyleydi. Ve çok rahat oldukları için kimse bunu şikayet etmiyordu. Herneyse bizim bebeğimiz olduğu halde oraya gidince bize de bir rahatlık geldi hiç dert etmedik.

O akşam annem Ela ile birlikte otelde kaldı. Biz kardeşim, K.E ve ben kendimizi dışarı attık. Tramvaya nasıl bilet alıcagımızı bilet makinasından keşfettikten sonra (gidenler için 18 kronluk biletle 20 dk, 26 kronluk biletle 30 dk, 100 kronluk biletle 24 saat tramvay kullanabiliyorsun. İnip başkasına biniyorsun falan ama mesela 20 dk geçtiysen inmen lazım eger polis yakalarsa cok ciddi cezaları oluyormus. ) Cok ilgincler cok rahat insanlar olmasına ragmen her A.B ülkesi gibi kurallara cokbaglılar. Kesinlikle bu seferlik olur falan yok. Birbirini sollayan araba bile görmedik. Neyse ilk gün Prag'ın ünlü meydanını bulduk. Otelden 9 veya 26 nolu tramvaya bindiginizde 5 durak sonra "Namasti Republic" durağında iniyorsunuz. Ordaki kalabalık zaten sizi oraya götürüyor. Astronomik saat den yine kalabalığı takip ederek "Vltava nehri" ne ve birleştiren Charles Bridge'e çıktık. Nehir, köprü ve çevredeki tarihi binalar hem çok güzel bakılmış hem de ışıklandırılmıştı. Prag kalesi ve çevresindekiler, nehrin ışıklandırılması ile gerçekten müthiş bir manzara vardı. Prag sadece bu köprü ve manzaraları ile bile çok güzel bir şehir.

Ertesi gün Prag kalesi'ne gittik. Snt. Vitus Katedrali'nin içine girdik. Rüya gibi bir yapı, çok görkemli gerçekten güzel fotoğraflar çektik. Yakında yazıya eklemeyi planlıyorum. Sokaklarında bütün gün gezdik. Akşamüstü de tekne ile "Vltava nehri" üzerinde dolaştık. Tekneciler kazıkcı kücük olanlar insanla dalga gecer gibi aynı yerde 10 tur falan atıyorlar ve 100 kron alıyorlar.. 100 kron yaklasık 10 tl ye denk geliyor. Büyük olan tekne turları da cok pahalı. Bizim tur bizden 60 euro istedi:) Akşam da yine annem ve Ela'yı otele bırakıp çıktık ve çok güzel ahşap oyuncaklar aldık. Yazının 2. bölümünde buna değineceğim.